Heavy Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Heavy Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2009 Cuma

Ken Hensley - Proud Words on a Dusty Shelf (1973)

Aslına bakarsanız Ken Hensley hastası biri olarak Hensley'nin solo albümlerinden pek haz almam. Ama "aman canım arşivlenecek albümler de değil" gibi bi tavrım da yoktur. Bence gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerden biridir Hensley. Başta Hammond B3 olmak üzere klavye konusunda ustadır. Gitar çalar, şarkı söyler, beste ve düzenlemeler yapar. Tam anlamıyla müzik adamıdır yani. 1945 İngiltere doğumludur. 60'ların ortalarından itibaren The Gods, Toe Fat ve Spice gruplarında yer alır. Spice'ın Uriah Heep'e evrilmesiyle birlikte hem Hensley hem de Heep efsanesi ortaya çıkar. Heep ile ardı ardına kaydedilen albümlerin yanı sıra boş durmayı sevmeyen Hensley, Alman grup Virus'ün elemanlarıyla birlikte Weed adı altında albüm kaydederken Heep yıllarında iki de solo albüme imza atar. Proud Words On A Dusty Shelf bu soloların ilkidir. Albümde Hensley dışında Heep'ten Thain ve Kerslake de yer almaktadır. Lakin Sweet Freedom ile aynı döneme denk geldiğinden midir nedir albüm pek de iç açıcı değildir yukarıda belirttiğimiz üzere. Şaane bi gitar girişiyle başlayan When Evening Comes, Heep balladlarını andıran From Time to Time ve Fortune ve The Last Time dinlenilmesi gereken parçalardır. Heep'in The Magician's Birthday albümünden bildiğimiz Rain'den pek bişey beklememek lazım.

Grup müziği içerisinde yer aldığında efsanevi işler çıkartan bir adamdan çok şey beklediğimizden kaynaklı olsa gerek Proud Words.. pek bir yavan kalıyor. Dinlenebilir niteliktedir şüphesiz ama beklenti geliştirmemizi sağlayacak denli de kaliteli olduğunu söylemek doğru olmaz. Yanılıyorsam birileri bu konuda yorum yazsın lütfen.

KEN HENSLEY

Ken Hensley / Gitar, Org, Klavye, Vokal
Lee Kerslake / Davul, Vurmalılar
Gary Thain / Bass
Dave Paul / Bass

PROUD WORDS ON A DUSTY SHELF

1 - When Evening Comes (Hensley) (4:37)
2 - From Time to Time (Hensley) (3:37)
3 - A King Without a Throne (Hensley) (3:54)
4 - Rain (Hensley) (3:16)
5 - Proud Words (Hensley) (3:15)
6 - Fortune (Hensley) (5:18)
7 - Black Hearted Lady (Hensley) (3:38)
8 - Go Down (Hensley) (3:11)
9 - Cold Autumn Sunday (Hensley) (5:30)
10 - The Last Time (Hensley) (2:48)

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Jenghiz Khan - Well Cut (1971)

Blog sakinleri yazın esrikliğine kapıldı diye düşünürken hiç beklenmedik bir şekilde karşılık gördü bu fikir. Ne hikmetse coşkuya kapıldık ve boş geçtiğimiz Haziran'ın intikamını alırmışçasına çok albüm incelemesi yapıldı. Bu güzel harekete katkı yapmasak ayıp olurdu. Ve işte Jenghiz Khan...

Blogda birçok ülkeden gruplara yer verirken atladıklarımız da oluyor şüphesiz. Bu hem gözden kaçırmayla/unutmayla alakalı hem de öncelik sıralamasıyla. Dönem içerisinde öne çıkan ülkelerden gruplar ve albümler daha çok yer buluyor. Belçika dönemin öne çıkan ülkelerinden biri değil şüphesiz. O nedenle de Jenghiz Khan'ı bu kadar zaman sonra koyuyor olmak da pek yanlış bir hareket olmasa gerek. Gerçi Belçika'dan öncelikli olarak konabilecek Aksak Maboul ve Irish Coffee gibi gruplar varken Jenghiz Khan'ı koymak da enteresan tabi.

Jenghiz Khan 4 kişiden oluşan bir Hard Rock / Heavy Progressive grubu. Bazı yönlerden farklı gruplarla benzeşseler de kendilerine özgü bir tarza sahip oldukları rahatlıkla söylenebilir. Özellikle ilk parçada geri vokalleri duyduğunuzda Ken Hensley bu gruba da mı sızmış diye düşünmeden edemiyorsunuz. Hensley'in Uriah Heep'ten bildiğimiz o çığlıklı ince sesleri Pain'in altını dolduruyor ama Hensley olmadan. Ayrıca aynı parçada vokalin parçaya girişi ile gerçekten ortada bir "acı" durum olduğu sonucuna varabiliyorsunuz ki bu vokalin sesindeki çatlamalar, kırılmalar ile alakalı.

Hard Working Man'deki davul ataklı giriş ile Mad Lover'daki klasik gitar girişi peşisıra gelen vokalle bütünleşip defalarca dinleyerek tadını çıkaracağınız parçaları ortaya koyuyor. Her iki parça da tekdüze sayılabilecek bir havada devam etse de Jenghiz Khan'ın tarzını ve kalitesini ortaya koyuyor. Grubun hem bass gitaristi hem de lead vokali olan Pierre Rapsat'ı kutlamak gerek. Son parça Trip to Paradise ise gerçekten bir yolculuğa çıkarıyor insanı. Folk'tan Jazz'a doğru uzanan bir arenada gidiş gelişler, iniş çıkışlar ile dolu bir yol izliyor. Hensleyvari geri vokaller burada da karşımıza dikiliyor ve Rapsat'ın vokaliyle farkında olunamayan bir düet havasına sokuyor parçayı. Parçanın ikinci yarısından sonraki bölümü enstrümanların birbiriyle oynaşması olarak adlandırılabilecek bir güzellikle devam ediyor.

JENGHIZ KHAN

Tim Brean / Klavye, Vokal
Big Frisma / Gitar, Vokal
Chris Tick / Davul, Vokal
Pierre Rapsat / Bass, Lead Vokal

WELL CUT

1 - Pain (7:46)
2 - Campus A (1:18)
3 - The Moderate (4:12)
4 - Campus B (1:32)
5 - The Lighter (5:15)
6 - Hard Working Man (4:41)
7 - Mad Lover (3:10)
8 - Trip To Paradise (10:12)

29 Nisan 2009 Çarşamba

Visokosnoe Leto - Prometei Prikovannii (1978)

Hep müziğe bildik ülkelerden baktık. İngiltere, Almanya, İtalya, İsveç… E birde madalyonun öbür tarafı var: 70’lerin çok fazla da uğramadığı, uğrasa bile bizlerin çok fazla bilmediği ama tüm bu müzik dünyasının dibinde olan ülkeler var.

İşte Rusya bunlardan birisi... Öyle bildik çok fazla grupları yok 70’lere ait. Bugün böyle bir ülkenin kabul edilen en iyi gruplarından birini paylaşmak istedim. Visokosmoe Leto… Adı bile enteresan.

Müziğe büyük bir yenilik getirdiklerini söylemek zor… Ama progressive müziğin, diğer birçok ülke kadar, uğramadığı bir ülkeden çıkmış olan yorum bu.

Gnosis’ten rus arkadaşıma bana bir grup tavsiye etmesini istemiştim. Bana “pek grup yok ama sen bunu seversin” diye tavsiye ettiği ilk grup işte bu. Beklediğimden daha iyi çıktığını söylemem lazım. Psychedelic motifleri ağır basan heavy/hard bir albüm. Zaman zaman vokal performansı sıkıcı olsa da bazen klavye ve gitardan güzel işler çıkmakta…60 dakika civarında inişli çıkışlı bir albüm. Gitarist Sitkovetsky 80lerde “Autograph”da çalmış bir adam. Grupta göze batan adamlardan biri.

Çok uzatmayayım, en iyisi demiyorum ama kendinize göre bir şeyler bulabileceğiniz güzel bir albüm bu. Kayıt kalitesi çok başarılı olmasa da 70'lere Rus bakış açısı…

VISIKOSNOE LETO

Alexander Sitkovetsky - Gitar, Vokal
Kris Kelmi - Klavye
Alexander Kutikov - Bass,Vokal
Valery Efremov - Davul

PROMETEI PRIKOVANNII

01 - Вступление
02 - Часть 1
03 - Часть 2
04 - Часть 3

27 Aralık 2008 Cumartesi

Deep Purple - Scandinavian Nights (1970)

Dude bu albüm senin için… Sadece müzik değil, hangi alanda olursa olsun hep “en iyi” aranır. Hatta tartışılır. Aynı sektörde olan veya aynı işi yapan dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış bir güruhtan bahsedildiğinde bu tip bir sonuca varmak neredeyse imkansızdır. Konumuz olan müziğe gelince; bir çok insanın “en iyisi bu” “hayır bu” gibi anlamsız ve gereksiz tartışmalarına mutlaka şahit olmuşuzdur. Yapılan müziği, sergilenen performansı tatmak yerine böyle bir iddiaya veya tartışmaya girmenin son derece gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ancak bazı müzisyenlerin veya grupların diğerlerinden ayrıldığı bir gerçek. Bunun popülerlikle doğru orantılı olmadığını bu siteye giren herkesin farkında olduğunu biliyorum. Ama Deep Purple popülerlik ile kaliteli müziği beraber götürebilmiş gruplardan bir tanesidir. “Kaliteli Müzik” kavramı birçok kişi için değişir. Peki kriterler nedir? Grubun doğaçlama yeteneği mi? Vokal gücü mü? Solo yeteneği mi? Konser becerileri mi? Albüm kayıtları mı? Yoksa sadece kulağa hoş gelmesi mi? Kıstas ne olursa olsun Deep Purple, bu duygularınızı yeteri kadar hatta çoğu zaman fazlası ile tatmin edecektir. Bilindiği gibi Deep Purple’daki kadro oluşumları “Mark” olarak adlandırılır. Bu albüm “Mark II” kadrosu, yani kabul edilen en iyi kadrosu (Blackmore,Lord,Paice,Glover,Gillan) ile yapılmıştır. Konser 1970’te Stockholm/İsveç’te verilmiş ve bir radyo tarafından kaydedilmiştir. Lise çağlarındayken aynı albümü “Live and Rare” adı altında dinlemiştim. Sonradan öğrendim ki albüm bu isim altında 80’lerin sonlarında yayınlanmış, sonra kayıtlar tekrar düzenlenerek “Scandinavian Nights” olarak piyasaya sürülmüş. Hatta aynı albümün bazı yerlerde “Paint it Black Live” olarak geçtiğine de şahit oldum. Neyse kafanız karışmasın, albümün ismi artık bu :)) Deep Purple’ı anlatmanın bir anlamı yok. Bu albümü ilk dinlediğimde 16-17 yaşlarındaydım. Hayatımda kaç grup dinledim, kaç albüm biliyorum bilmiyorum ama, Deep Purple’ın yapabildiklerini yapabilene rastlamadım. Bu albüm belki de ne anlatmak istediğime en iyi örnek olacak. Hiç düşündünüz mü, tüm meşhur olmuş şarkıların sıkça cover edildiğini ama Child in Time’ın neredeyse hiç cover edilmediğini? Artık ayağa düşmüş olan Senfoni Orkestrası ile konser veren grupların öncüsü kim bilir misiniz? 1969 yılında “İngiliz Kraliyet Flarmoni Orkestrası” ile konser veren Deep Purple… Hem de kendi şarkıları ile değil, Jon Lord’un yapmış olduğu klasik müzik formatındaki besteleri ile. Obua’da tutun Davula, Flütten, gitara, trompetten çelloya kadar tüm enstrümanların notalarına kadar. (Bi ara bunu da eklemeliyim:)) Şahsımca Deep Purple’ın bu ve bunun gibi konserleri başka kimseler tarafından yapılamayacak. Belki de hiçbir grubun canlı performansı, Deep Purple’da olduğu gibi albüm performansının bariz bir biçimde önüne geçemeyecek. Patlamaya hazır bir bomba gibi sabaha kadar saatlerce çalabilme ve sürekli yeni fikirler geliştirebilme yeteneği başka kimsede olamayacak. Başka hiçbir grupta böyle bir beşli olamayacak. Kim bilir belki de “en iyi” onlardır. :)))))))) DEEP PURPLE Rithcie Blackmore / Gitar Jon Lord / Klavye Ian Paice / Davul Roger Glover /Bas Gitar Ian Gillan /Vokal SCANDINAVIAN NIGHTS CD-1 1 - Wring That Neck (32:06) 2 - Speed King ( 10:20) 3 - Into the Fire (4:00) 4 - Paint It, Black (9:08) CD-2 1 - Mandrake Root (28:42) 2 - Child in Time (20:29) 3 - Black Night (6:54)

29 Kasım 2008 Cumartesi

Dillinger - Dillinger (1974)

Octopedia için çalışmalar süredursun -diğer arkadaşlar adına konuşuyorum, ben daha yeni başlayabildim- hazır kollar sıvanmışken bloga da bir albüm eklemeden duramadım.

Dillinger, temeli Robert ve Jacques Harrison kardeşler tarafından atılmış, toplamda dört kişiden oluşan, Quebec diyarlarından bir gruptur. Kendi adını taşıyan albümleri 1974 yılında Daffodil Records etiketiyle piyasaya sürüldü sonra da unutuldu gitti. Sonraki zamanlarda tekrardan yayınlanmamış bir albüm olarak elimize geçen plak kaydı elbette kusursuz değil fekat parçalara ayrı bir orijinallik katmakta.

Albüm adeta progresif dersi niteliğindeki dört parçadan oluşmaktadır. Her bir enstrümanın sınırı zorlanmış ve kesinlikle işini bilen isimler tarafından kullanılmıştır. Sert, agresif ve caz altyapılı bir havası vardır albümün. Genellikle parçalarda teknik konuşurken melodi de bir kenara bırakılmamış, beklenmedik geçişler ve yerinde devreye giren senfonik öğelerle iyiden iyiye taçlandırılmıştır.

Albümdeki favorim dördüncü sıradaki "Live and Return" adlı parçadır. 17 dakikalık bir beyin fırtınasıdır. Özellikle bas partisi ve bateri solosu için tekrar tekrar dinlenesi bir eserdir.

Evet... 70'ler Kanadası'ndan kötü grup çıkmaz sözünü her zaman için destekler, okuyuculara hatırlatır, Dillinger'ı gururla takdim ederim.

DILLINGER

Robert Harrison / Davul, Vokal
Jacques Harrison / Klavye, Vokal
Paul Cockburn / Gitar, Vokal
Terry Bramhall / Bas Gitar, Vokal

DILLINGER

1 - People (6:19)
2 - City Man (4:55)
3 - Nature's Way (3:55)
4 - Live & Return (17:03)


21 Kasım 2008 Cuma

Indian Summer - Indian Summer (1971)

Siteye son zamanlarda eklediklerime bakıyorum da kafayı bozmuşum ben senfonikle. Bari Indian Summer ile bir farklılık yaratayım dedim. Giriş cümlesine aldanmayalım. Olay salt farklılık değil. Bende sorun bende... Neon Records imzalı ilk ve tek albümleri 71 yılında piyasaya sürdüler. 93 yılında Repertoire etiketi ile CD ve 2002 de ise Akarma Records tarafından CD-Reissue olarak bir kez daha raflardaki yerini aldı. Indian Summer bırakın Avrupa’yı, kendi ülkeleri olan İngiltere’de bile pek bilinen bir grup değildi. O dönem benzerleri olan Atomic Rooster, Cressida, Black Sabbath, Colosseum gibi grupların gölgesinde kalmıştı. Yukarıda adı geçen gruplardan ne eksikleri vardı? Yoktu. Pratikte fazlaları bile vardı. Albümdeki parçalar, hard rock ve cazın belki de en dinamik tınısına maruz bırakır dinleyiciyi. Öyle ki eskilerden hoşlananların dinledikçe dinleyesi gelir bıkmadan. Kısacası zamanına göre gerçektende sağlam bir albüm yapmıştır Indian Summer. Farkındaysanız albümü tanımlayabilmek için kıvranıyorum deminden beri. Albümde sınırları zorlayan hard rock tınılarının yanında elemanların yaratıcı kimlikleri de parçalardaki gizemi fark ettirmektedir. En azından benim anladığım ve size aktarabildiğim fark bu. Hala tam olarak izah edemedim ya neyse.. INDIAN SUMMER Malcolm Harker / Bas Gitar, Vokal
Paul Hooper / Davul, Perküsyon, Vokal
Bob Jackson / Vokal, Klavye
Colin Williams / Gitar, Vokal INDIAN SUMMER 1 - God is the Dog (6:37)
2 - Emotions on Man (5:44)
3 - Glimpse (6:44)
4 - Half change Again (6:26)
5 - Balck Sunshine (5:25)
6 - From the film of the Same name (5:52)
7 - Secret reflects (6:46)
8 - Another Three will Grow (6:06)

10 Kasım 2008 Pazartesi

Minotaurus - Fly Away (1978)

70’lerin son bölümleri senfonik prog adına altın senelerdi kuşkusuz. Bu dönemde birçok önemli albümlere imza atan Almanların bu kategoride de ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz. Fakat nedense bu albümü diğerlerinden ayrı tutmuşumdur hep. Bir nevi Eloy, Novalis ve Jane harmanı olan bu albümdeki atmosfer kuşkusuz ilk parçadan itibaren kendisini belli ediyor.

Dikkat çeken başka bir öğe ise elinde asa benzeri bir araç, yere bağdaş kurmuş, boğa kafasına sahip çıplak bir insan vücudu temalı albüm kapağı. İsimden yola çıkacak olursak Minotaurus, yunan mitolojisinde insan-boğa karışımı hayali bir yaratık olarak bilinmektedir ki iyi huylu bir karakter değildir kendisi. Ayrıca hikayesi de oldukça kasvetlidir fakat bu hikaye albüm konseptine ne kadar yansımıştır orası tartışılır.

Oberhausen’li grubun temelleri 1972 yılı civarlarında atılmıştır. Yetmişlerin ortalarında ise artık grup stüdyoda sürekli çalışma halindedir. Grubun ilk olarak adını duyurması Stanley Kubrick’in 7117 adlı filminin müziklerini yapmış olmalarına dayanır. Yine bu aralar stüdyoya kapanırlar ve “Fly Away” şaheserini yaratırlar. Konserlerinde albümün sadece 1000 kopyası basılmış ve satılmıştır.

"Fly Away" içeriğindeki mellotron, bol chorus, delay ve reverb efektleriyle dinleyiciyi senfoni cennetine uçurabilecek yakıt deposuna sahip bir atmosfer ve heavy elementlerin müthiş sentezini bulabileceğiniz ender albümlerden.

Abüm, senfonik progresifin karanlık yüzünü sevenler için iyi bir deneyim olacaktır.

MINOTAURUS

Michael Helsberg / Gitar
Ludger "Lucky" Hofstetter / Gitar
Ulli Poetschulat / Davul
Bernd Maciej / Bas Gitar
Peter Scheu / Vokal
Dietmar Barzen / Klavye

FLY AWAY

1 - 7117 (6:47)
2 - Your Dream (5:40)
3 - Lonely Seas (4:42)
4 - Highway (3:20)
5 - Fly Away (13:20)
6 - The Day The Earth Will Die (4:40)
7 - Sunflowers (3:59)


22 Ekim 2008 Çarşamba

Museo Rosenbach - Zarathustra (1973)

Efendim, düşündüm de Museo Rosenbach’ sız İtalyan senfonik etiketi olmaz, ekleyeyim dedim hazır bu aralar yazmaya vakit ayırabiliyorken. Sene 2005, günlerden Cumartesi ya da Pazar. Albüm daha yeni elime geçmiş, gece adamakıllı dinlememişim sabaha bırakmışım. Gözlerimi açtığımda müthiş bir bas armonisi ve bununla birlikte tüyler ürpertici mellotron ezgileri duyumsadığımı hatırlıyorum. Çıkmadım yatağımdan. Üzerim örtülü, gözlerim kapalı dinledim sonuna kadar. Unutamayacağım uyanışlardan biriydi kesinlikle. Ama benden önce davranıp bu nadide eseri dinlemeye koyulan kişi babamdı. Salonda her zamanki yerinde, elinde gazetesi ve yanında sabah kahvesiyle. Buradan saygılarımı sunuyorum kendisine. Evet. Kafa ütülediğimin farkındayım. Hemen bırakıyorum ve konuya dönüyorum. İtalyan senfonik akımının başyapıtlarından biri olan bu albümün kayıtları 1972 yılına dayanır. Grup daha önceleri Deep Purple, Uriah Heep gibi grupların parçalarını yorumlarken zamanla kendi çizgilerini bulmuş ve daha deneysel öğelere yer vermeye başlamışlardır. Senfonik müziğin yanında dark ve heavy prog. elementleri albümün konseptine yaraşır bir biçimde harmanlanmıştır. Bahsi geçen konsept, Friedrich Nietzsche’nin Zerdüşt adlı eserindeki “üstün insan” kavramına dayanmaktadır. 20:54 lük “Zarathustra” progresif tarihindeki en güçlü giriş parçalarından biridir. Yer yer karanlık atmosferi, tumturaklı vokali ve caz geçişleriyle müzik adına yirmi dakikalık bir gezintiye çıkarır dinleyiciyi. Bir o kadar yorucudur da. Sıkmaz insanı. Ama yorar. “Degli Uomini” ağabeylerin diğer bir senfonik caz çalışması. Neşelidir. Melodileri kendine eşlik ettirir. “Della Natura” albümün en kompleks parçasıdır. Atakları ve geçişleri boldur. Anlatılmaz dinlenir denecek cinsten. Adeta bir progresif dersidir. “Dell' Eterno Ritorno” albümün kapanış parçası. Sert riffleri, yüksek temposu ve aksak davuluyla giderayak dinleyiciyi dumurdan dumura uğratır. Ehemmiyetle dinlenilmelidir. MUSEO ROSENBACH Giancarlo Golzi / Davul, Vokal Alberto Moreno / Bas Gitar, Piyano Enzo Merogno / Gitar, Vokal Pit Corradi / Mellotron, Hammond Stefano Lupo Galifi / Vokal ZARATHUSTRA 1 - Zarathustra a) L'Ultimo uomo (3:57) b) Il re di ieri (3:12) c) Al di la del bene e del male (4:09) d) Superuomo (1:22) e) Il tempio delle clessidre (8:02) 2 - Degli Uomini (4:01) 3 - Della Natura (8:24) 4 - Dell'Eterno Ritorno (6:15)

Frumpy - Frumpy 2 (1971)

Herkese selam, hatta bonjour ! Blog'a Fransa'dan iştirak ediyorum. (Sanırım tahsilimden dolayı da uzunca bir süre öyle olacak) Bu blog'u görünce "Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin!" sözünü anımsadım, hatta "kambersiz düğün kalmamalı" dedim kendi kendime ve hemen işe koyuldum. Tanışma faslı hepimizi sıkmadan konuya döneyim.

Grubumuz Alman ve zamanında en iyi Alman grubu da seçilmiş. Tarzları bana "Deep Purple" adlı grubu hatırlatıyor; fakat bir farkla, bu amcalar biraz kraut ! Grup 1969'dan 1972'deki dağılışına kadar geçen kısacık süreye 3 uzunçalar (longplay), bir de canlı albüm sığdırmış ve iyi de etmiş doğrusu. Daha sonra 1990 yılında eski günleri özleyip yeniden bir araya gelmişler, sanırım hala çalıyorlar bir yerlerde. Paylaşacağım albüm 1971 tarihli "Frumpy 2" uzunçaları. Özellikle "How The Gypsy Was Born" adlı esere dikkat derim. 

FRUMPY

Inga Rumpf / Vokal
Jean-Jacques Kravetz / Klavye
Karl-Heinz Schott / Bass
Carsten Bohn / Bateri
Rainer Baumann / Gitar

FRUMPY 2

1 - Good Winds (10:11)
2 - How The Gypsy Was Born (8:53)
3 - Take Care Of Illusion (7:38)
4 - Duty (12:14)

18 Ekim 2008 Cumartesi

Råg I Ryggen - Råg I Ryggen (1975)

Albümün yorumuna geçmeden önce kvartetten adlı arkadaşımın İskandinav müziği hakkında yazdıklarını desteklediğimi duyurmak isterim kendisine. Gerçekten olsa ya “Scandinavian Prog” ? İtalyan senfonik gibi kendine has bir tarzları yok mu bu heriflerin? Var. Aslında biliyor musun pek de önemli değil. Anlayan anlıyor zaten… Neyse... 70’lerin ortalarında piyasaya çıkan ve grubun kendi adını taşıyan ilk albümleri, oldukça başarılı turnelerle pekiştirilince beklenilen ilgiyi fazlasıyla gördü. Hatta yıllar sonra bile orijinal LP’leri yok pahasına satılmaktaydı hala. Nedendir müthiş bir üne kavuşmuşlar zamanında. (Neden olduğu albüm dinlendiğinde anlaşılacaktır...) Neyse ki birkaç yıl önce piyasaya sürülen yeni baskıları sayesinde koleksiyoncular fazla para vermekten kurtuldu. Altı genç İsveçliden oluşan bu güzelim grupta yoğun bir Deep Purple, Wishbone Ash ve Uriah Heep etkisi kolaylıkla fark edilecektir. Bunların yanında arkadaşların senfoniğe olan tutkuları da göze çarpan ve belki de onları kendileri yapan diğer önemli bir nokta. Yaşlarının getirmiş olduğu toylukları görmezden gelecek olursak oldukça başarılı, bol geçişlere sahip, cevval bir albüm ortaya çıkartmışlar. Andrew Latimer’i anımsatan yan flüt soloları, Detlev Schmidtchen’e taş çıkartacak klavye partisyonları ve tabiri caizse müziklerine “cuk” diye oturan vokaliyle sıkılmadan, hatta severek dinleyebilmek mümkündür sanırım. Bir de Latimer dedim diye Camel gibi oturaklı bir grup beklemeyin, bir çeşit “denedim-buldum” müziğidir denilebilir ama iyi olmuş. Cidden… RAG I RYGGEN Jonas Warnerbring / Vokal, Flüt Christer Sjöborg / Klavye Bjorn Aggemyr / Bas Gitar Björn Nyström / Gitar Jan Aggemyr / Gitar Peter Sandberg / Davul RAG I RYGGEN 1 - Det Kan Väl Inte Vara Farligt (5:37) 2 - You Know It Ain't Easy (7:17) 3 - Spångaforsens Brus (5:52) 4 - Jan Banan (5:10) 5 - Naked Man (6:12) 6 - Queen of Darkness (4:31) 7 - Sanningsserum (6:30) 8 - Sanningsserum (live) (7:26) 9 - Jan Banan (live) (5:26) 10 - Land Over the Rainbow (live) (5:15)

17 Ekim 2008 Cuma

Glass Harp - Live at Carnegie Hall (1971)

60’lar sonunda ortaya çıkan en baba gruplardan birini gururla takdim ederim. Neden “Glass Harp” ve “Synergy” albümleri değil de live albümünü ele aldım derseniz; her ne kadar kaliteli bir kadroya sahip olsalar da (bkz. gitarda Phil Keaggy, davulda John Sferra) ilk iki albümlerinde zamanının blues tabanlı hard rock öğesinin dışında farklı bir şeyler göze çarpmıyor. Gelelim söz konusu albüme. Öncelikle belirtmem gerekir ki ilk başta kulağınıza gelen müziğe karşı yabancılık duyabilmeniz söz konusu olabilir. Bilmiyorum bende öyle olmuştu. Ama dinledikçe dinleyesi geliyor insanın bir süre sonra da. Stüdyo albümlerindeki parçaların burada bir nevi farklı ve daha ele gelir bir performansta icra edildikleri kesin. Vokaller bana göre pek başarılı olmasa da bu adamlara müzik yapamıyor diyemeyiz kesinlikle. Kayıt tarihi 1971 olan konserde inanılmaz bir performans sergileyen Phil Keaggy’e tapmayacak gitarcı yoktur. Üstelik de, otoritelerce zamanında çığır açmış Allan Holdsworth, Uli Jon Roth vs. yaratıkların isimleri arasında kendine yer bulmuşsa. Yaratıcılık ve yüksek armoni konusunda ihtisas yapmış kardeşimizin o tarihte henüz 20 yaşında olması daha bir takdir ettiriyor insana kendisini. Saçını başını yolan insanlar da olmuştur tabi ama biz yapmayız öyle şeyler. Yiğidi öldür hakkını yeme der, geçeriz (: Bu gruba hakkını vermek gerekiyor, bu güne kadar hak ettiklerini alamamış olsalar da. Ne de olsa bir kapıyı kapatmadan, ilerisi adına farklı bir kapı açabilmiş gruplardan birisi olduklarını düşünmek pek de mantıksız gelmiyor onları tanıdıktan sonra. GLASS HARP Phil Keaggy / Gitar John Sferra / Davul Daniel Pecchio / Bas Gitar Mary Smith / Vokal LIVE AT CARNEGIE HALL 1 - Look In The Sky (10:42) 2 - Never Is A Long Time (3:26) 3 - Do Lord (4:29) 4 - Changes (6:21) 5 - Can You See Me (29:10)

4 Ekim 2008 Cumartesi

Queen - Queen II (1974)

Progresif severlerin (özellikle 70’lerin müptelası olmuş kısım) ne denli haz ettikleri bir gruptur bilmiyorum ama bence o dönemin çok ötesinde bir müzik yaptıkları aşikardır. Açıkçası benim tanışmam (tıpkı bundan öncekiler gibi) çok eskilere dayanmıyor. Cyphre sayesinde tanıdığım bir metalcore grubunun coverladığı “Bicycle Race”i dinlemem kısmen ön yargılarımı yıkmamı sağlamıştı. (fevkalade stereo oyunlarıyla bezenmiş bir parçadır kendisi) Tüm ön yargılarımdan kurtulmam “Bohemian Rhapsody”i dinlememle gerçekleşti. Sonra baştan başlayarak diskografilerini yoklamaya başladım ki takıldığım albüm tam da Queen II oldu. Açılış introsundan “Father to son”a geçişle başlayan bir transition obsesifliği neredeyse albümün tamamına yayılmış durumda. Mercury hiçbir hemcisinde (sanırım Jon Anderson’ı ayrı tutmak lazım) rastlayamayacağınız tizlikte bir sese sahip. Hayal bile edemeyeceğimiz notaları basmakta zerre zorlanmayan bir gırtlağa sahip. (toprağı bol olsun diyelim) White Queen ve The March of The Black Queen arasında yapacağınız karşılaştırmalar, sesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanıza yetecektir. Brian May, kendi üretmiş olduğu gitarı Red Special ve kullandığı ilginç synthesizerlarla ön plana çıkıyor. Some Day One Day de onun tamamen besteleyip sesini verdiği parça. Hoş bir ballad. Roger Taylor grubun asi çocuğu, türlü çığlıklarla agrasyonun boyutlarını artırmakta ayrıca annelere ithaf ettiği The Loser in the End i besteleyip vokallerini yapmış kişi. Davul partileri zaman zaman çok yavan gelmesine rağmen, neredeyse hiç mi hiç sırıtmamıştır grup tarihi boyunca. John Deacon ölesiye mütevaziliğinin ardında yatan müzikal açlığını bestelerde göstermiştir. Bas partileri Brian May den yana kalmaz güzellikte ve yaratıcılıktadır. Albüm baştan sona şaheserlerle bezenmiş, en önemlileri de saykodelyayı damarlarınızda hissedebileceğiniz The Fairy Feller’s Master Stroke ve Mercury ‘nin bestesi olan (mutlaka ağzınıza yapışacaktır) Funny How Love Is ile birlikte White Queen ve The March of the Black Queen ikilisi (Mercury nin iki parça arasındaki vokal farklılıklarına dikkat etmenizi öneririm) ve son olarak Ogre Battle ki erken dönem nwobhm çalışmalarına örnek olabilecek agrasyon ihtiva etmektedir. QUEEN Freddie Mercury / Vokal, Piyano, Harpsikord Brian May / Gitar, Piyano, Zil, Vokal Roger Taylor / Perküsyon, Çığlıklar, Vokal John Deacon / Bass, Akustik gitar QUEEN II 1 - Procession (1:12) 2 - Father to Son (6:12) 3 - White Queen (As It Began) (4:33) 4 - Some Day One Day (4:21) 5 - Loser in the End (4:01) 6 - Ogre Battle (4:08) 7 - Fairy Feller's Master-Stroke (2:39) 8 - Nevermore (1:17) 9 - March of the Black Queen (6:03) 10 - Funny How Love Is (3:14) 11 - Seven Seas of Rhye (2:48)

28 Eylül 2008 Pazar

Elonkorjuu - Harvest Time (1972)

Bu İskandinavlarda sağlam müzikal bilgi ve icra var. Daha önce de söylemiştim, bir başlığı çoktan hak ediyorlar. Kimse vermiyorsa ben kendi kendime vereyim bari: “Scandinavian Prog”… eh fena bi başlık olmadı :) Elonkorjuu Finlandiya’dan çıkmış bir grup. Jukka Syrenius tarafından kurulmuş, zaman zaman underground hissi uyandıran, bir “heavy prog” grubu. Kendilerine özgü bir tarzları olsa da, sanırım zamanında “Cream” gibi gruplardan etkilenmişler. Gitarın başı çektiği, bas’ın sesini kökledikleri, Poijarvi’nin klavye ve flüt ile zenginleştirdiği, yerinde durmayan sürekli atak halde takılan baterinin olduğu bir grup. Bu adamlar 60 sonlarında kurulmuş ve 1970’de Finlandiya’da yapılan bir tür Rock Müzik yarışmasında 2. Olmuşlar. İki yıl sonra da bu albümü çıkarmışlar. Daha sonra grup şansını İngiltere’de denemek istemiş ve grubun adını zaten Fince “Elonkorjuu” anlamına gelen “Harvest” olarak değiştirmişler. 2. Albümlerini (Flying High, Running Fast) 1978'de bu adla çıkarıp, İngiltere turnesine çıkmışlar. Grup aynı yıl dağılmış. 2003 yılında tekrar bir araya gelen grup, “Scumbag” adlı 3. albümünü çıkarmış. Grup halen kendi ülkesinde aktif olarak müzik hayatına devam etmekte ve kapalı gişe konserler vermektedir. Şarkılara gelince; albüm, bonus şarkı hariç hepsi 5 dakikanın altında, o döneme göre kısa şarkılardan oluşuyor. Baştan sona kalitenin bozulmadığı, şarkı atlamadan dinlenebilecek bir albüm. İlk şarkı “Unfeeling”, grubun müzikal tarzını yansıtan, sıkı ve güzel bir şarkı. “Praise to Our Basement” albümün en güzel şarkılarından biri. Aslında bir ballad demek daha doğru olur. Şarkının modunu yakalarsanız, basit gibi görünen sözleri (wish I were a little boy playing with my little toy…) sizi etkileyebilir. “Swords” gelgitleri olan çok güzel bir şarkı. “Captain” ve özellikle enstrümantal olan “Future”da Syrenius gerçekten çok başarılı bir iş çıkarmış. Pessi’nin kopuk bas’ı da albümün genelinin gizli kahramanı diyebilirim. Lajunen’in enteresan ama güzel bir vokal tekniği var. Bin tane adam arasından kolayca seçilir. “Old Man’s Dream” yine gitar ve bas’ın kudurduğu bir şarkı. Kolay dinlenir, asla yerinde durmayan, buram buram 70’ler kokan, baya başarılı bir İskandinav Rock albümü. Müziği bilen bir grup. Zaten bu durum ülkelerinde hala kapalı gişe konser vermelerinden belli. Bence el altında olması gereken “içten” yapılmış bir albüm. Keyfini çıkarın… 

 ELONKORJUU Jukka Syrenius / Gitar, Vokal Veli-Pekka Pessi / Bas Gitar Heikki Lajunen / Vokal Eero Rantasila / Bateri Ilkka Poijärvi / Gitar, Klavye, Flüt HARVEST TIME 1 - Unfeeling (3:23) 2 - Swords (4:03) 3 - Captain (3:41) 4 - Praise to Our Basement (4:43) 5 - Future (3:55) 6 - Hey Hunter (3:40) 7 - The Ocean Song (3:17) 8 - Old Man's Dream (4:44) 9 - Me and My Friend (4:01) 10 - A Little Rocket Song (4:04) 11 - Where is the Rising Sun (8:06) "Bonus"

19 Haziran 2008 Perşembe

Shaggy - Lessons For Beginners (1975)

Bu elamanlar İsveç'den teşrif ediyorlar. Haklarında bilgi edinmek pek zor, cami önüne bebek atar gibi bu albümü çıkarıp yeraltına sünmüşler, belli. Ancak İsveç'ten çıkma Blueset'ile birlikte şu ana kadar dinlediğim en canavar heavy prog culardır bu abiler. Yani line-up larını bile bulmaktan acizim ancak elimde müziklerinin öznesi, şarkıları var, ki bu da yeter be Erdener abi... Ha bir de albüm kapakları var ki sormayın gitsin (sormanıza gerek yok yanda zaten). Şimdi bu harikulade sanat eserini incelemeniz için bir dakika saygı arası veriyorum. Hıh, tamam. Dikkatinizi geri topladıysanız önermemi yolluyorum: Müzikleri en az albüm kapakları kadar güzel. diyorum yani ben. Dinleyin hak verirsiniz...

Bi kere albümde inanılmaz bir melodik cevher var. Bunu benden önce bazı gizli güçler de keşfetmiş olmalı zaten. Albümün 5. şarkısını dinlerken ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tahminime göre, seneler önce bir çizgi film yapımcısı abi İsveç seyahatinde kelepir plakçıları dolaşırken kapağı beğenir inceler filan, fiyatı duyunca da hemen edinir ve evde dinlemeye başlar. Lessons for Beginners adlı şarkının melodisi de aklına takılır böyle bilinç altına filan kazınır herhalde. Yıllar sonra bir çizgi filmin yapım aşamasında da soundtrack için bu şarkıyı önerir ve pis pis sırıtarak ekler; "telif hakkını almamız da gerekmez Rahmi, kimenin dinlediği yoktur bu mereti, grup da zaten dağılmış işin peşine gidecek halde değildir". Ve böylece televizyon tarihinin en büyük komplolarından biri sessizce yürürlüğe konulur. İnspector Gadget'dan bahsediyorum. O mehşur gadget melodisi işte bu adamların icra ettiği Lessons for Beginners adlı şarkının ana teması. Tabii bu yapımcıların iğrenç bir elektronik sesle çalması Shaggy'nin çok sesli klavye ve gitarla çeşitli varyasyonlara sokup çalması gibi değil. O melodini altında sağlam bir cevher yatıyormuş meğersem.

Albümün bu şarkıyla sınırlı olduğunu söylemek cinayet gibim bişey olur. Değil öyle. Daha ne antemik, kusursuzca akıp giden sağlam altyapılı şarkılar var bu albümde bir bilseniz.. Zaten birileri bilse bu grubun plakları da zamanında en az Leaf Hound, Tea kadar filan kapış kapış gidermiş. Müzikleri gitar ve klavyenin eşit oranda ön plana çıktığı esaslı bir vokale sahip bangır bangır heavy prog. Kesinlikle edinilip dinlenilesi. Biraz da şans yokmuş artık adamlarda diyelim ve olayı burada kapatalım...

SHAGGY

Jan Gustavsson / Bass, Vokal
Jan Rognås Gitarr / Gitar
Kurt Kästner / Davul
Thomas Engström / Vokal
Thomas J. Ryan / Org, Vokal

LESSONS FOR BEGINNERS

1 - Destination Nowhere (4:42)
2 - Vengence (3:06)
3 - Bitch (4:14)
4 - No Strings (3:45)
5 - Lessons for Beginners (2:53)
6 - On the Road (4:32)
7 - Nobody Cares (3:51)
8 - I Can Feel (3:08)
9 - Brink of Nowhere (7:52)

16 Haziran 2008 Pazartesi

Flower Travellin' Band - Satori (1971)

Sattori Hanzo adlı Japon kumarhaneler kralının ölümü ardından çıkarılan "Sattori'nin En Sevdiği Müzikler Vol1" isimli plağın kaydı için apar topar Tokyo meyhanelerinden toplatılan çalgıcıların kurmuş oldukları güzide bir gruptur Flower Travellin' Band. Yani birkaç küçük nüans dışında genel hikayeleri böyle kalmış aklımda. Şimdi bir göz atınca farkettim ki o küçük nüans da şu ki, grubu kuran Hanzo değil, Yuya Uchida diye bir prog-rock gurusu. Tabi dönemin meyhanelerine müziğine karşılık gelen müzik de yetmişlerin hemen başında Japonya'ya da bulaşıp fenomenleşmiş olan erken heavy metal görünümlü psikadelik rock olunca benim hikayem de gayet eksiksiz ve doğru oluyor.

Bu capon gençler ilk başta The Flowers kisvesiyle deniz aşırı türküleri(Hendrix-Jefferson Airplane filan) coverlayan bir grup olarak Big Brother & the Holding Company'ye çok yakın bir dizilişle (BB&HC'ye benzettim çünkü bayan vokallerine Capon Joplin -aha uydu bak- deniliyormuş) ortalıklara çıkmışlar. Müziklerinde kullandıkları enstrumanlar tanıdık, soundları tanıdık, vokalleri desen, aksanı gözardı edersen tanıdık; kısaca yakından tanıdığımız 70(+-5 sene)lerin 'heavy pschedelia'sını icra ediyorlar. Ancak bazen bol distorşınlı ama temiz riffleri öyle sert..sert değil de Sabbath'sı bir hal alıyor ki günümüz stonercıları da toplandıkları kıraathanelerde yer yer bu albümü stoner/doom rock/metal'in miladı alian ediyorlar.

Bu albümden özel olarak bahsetmek gerekirse, ki gerekir; FTB'nin en kodumu oturtan, tütün tüttürenler için keyif sigarası yaktıran ve tabii en karakteristik albümüdü olduğu söylenebilir. Hani olur da sokakta biri FTB nedir diye sorar diye cepte bu albümün bi fotografı taşınılmalıdır ki "ahan budur!" diye cevab verilebilsin. 5 tane Satori diye şarkı var içinde (parts I-V). Birincisi yer yer vokaldeki abinin çılgın attığı, sağlam altyapılı, hipnotize edici, albümün geri kalanı hakkında aba altından sopa gösterici bir şarkı olarak kulağa çarpıyor. İkinci Satori, daha oynak daha kıvrak, daha mükemmel. Buralarda adamları takdir etmeye içten içe başlıyorsunuz. Beyin uçurucu gerçekten... Ancak tam şu anda çok pişman oldum. İkinci şarkıya beyin uçurucu diyerek sıfatlarımı nahoşça tükettim ve üçüncü Satori gibi orgazmik ve ilahi bir komed.. yok şarkıya söyleyecek sıfat bırakmadım. Enfes yahu... O parmak yakan taş gibi sololar, uzun bir jam dinlermiş hissi veren geçişler ve acelesi olmayan perküsyonlar...

Dördüncü Satori'ye gelindiğinde yavaş yavaş durgunlaşıyor işler. Durgunlaşmasa da, daha bir Jam yapısına kavuşuyor ve AoxomoxoA'msı bir hal alıyor. Zaten part III'ün güzelliği dördü bir dinlenme safhasına dönüştürüyor. Part IV ise çok olgun ve babalık bir son ihtiva ediyor albüme. İnsan kulağının bir yanından çılgın ata ata girip beyne tesir ederek diğer yanından kendine hayran bıraktırarak çıkan bir albümle karşı karşıyayz. Evet.

Gentleoctopus'un Notu: Bu Satori aynı zamanda "ansızın ve farkında olmadan gelen aydınlanma" manasına geliyo. Albümü dinlerken de zırt pırt ahan da buldum durumuna düşüyorsun. Milletin 1000 yılda yaptığını bu elemanlar tek albüme toplamış. 4. Satori benim en sevdiğim Satori. İnsan kendini asfaltın üzerinde kayarken hayal ediyor.

FLOWER TRAVELLIN' BAND

Akira "Joe" Yamanaka / Vokal, Mızıka
Hideki Ishima / Gitar-Sitarla (kendi icat etmiş arkadaş; modifiyeli sitar gibim)
Jun Kozuki / Bass
Joji "George" Wada / Perküsyon
Nobuhiko Shinohara / Klavye

SATORI

1 - Satori, Part 1 (5:26)
2 - Satori, Part 2 (7:07)
3 - Satori, Part 3 (10:45)
4 - Satori, Part 4 (11:01)
5 - Satori, Part 5 (7:59)

20 Nisan 2008 Pazar

Uriah Heep - Look At Yourself (1971)


Saku'ya inat tarihin en iyi albümlerinden biri daha. Yalnız hem plak hem de CD kapağı bir o kadar da berbat olan tek albüm herhalde. Look at Yourself diye de ortaya bi ayna, üstüne de 2 tane göz konmaz ki. Hani rock tarihinde uzun ince parçalar vardır; Child in Time, Stairway to Heaven vb. gibi. Bu albümde onlardan biri var. Bi temmuz sabahı aşkı aramak için yola çıkan birini anlatır. Saku salaanı saymazsak dinleyip de beğenmeyecek pek kimse çıkmaz. Parça bi sertlerşir bi yumuşar, bi yavaşlar bi hızlanır, arada vokal dayanamaz "yeah" gibi ünlemleri araya sokar. Çok canımızı yakmıştır bu şarkı. Aşkı arayan salaklar olduğumuz dönemde dilimizden düşmemiştir. Ama sonraları farkettim ki arayışın sonunda bulduğun hep bela oluyor. O bapta arayış mevzusunu bıraktık. Fakat şarkıdan kopamadık. Dinleyin ve David Byron aşkına bi iki kelime bişey yazın şu yorum kısmına. Gelelim albüme adını veren ilk parçaya. O da hiç gereği yokken kendi içimizde yolculuğa çıkmamızı sağladı bugüne dek. Neden korkuyorum, kimden kaçıyorum, kendimden kaçamam ki gibi cümlelerin aklımıza takılıp da hiç çıkmamasına sebep olur sürekli. Ritim ve David Byron vokali ile alakalı olsa gerek. Albümün 2. uzun şarkısı Shadows of Grief ise başta hiç beğenilmeyip sonra da "haadi be, bu kadar da olmaz" dedirten türden. Hemen ardından gelen What Should Be Done da dip düşürenlerden. Plakta yok ama albüm sonradan CD haline getirildiğinde 2 tane de bonus eklemişler. Biri Look At Yourself'in edited version'u, diğeri de What's Within My Heart. Bu şaane parçaları kısaltıp, editleyip içine etme olayını sevememişimdir ben, o nedenle Look at Yourself'in edited'ı berbat olmuş. Ama ikinci bonus'u keşke albüme de ekleselermiş zira albüm bütünlüğüne uyan bi parça. Saku lan sana kızdım diye gaza gelmişim, durduramıyorum kendimi. Ama bi yerde kesmek lazım. Unutmadan üstteki CD'nin kapağı alttaki de LP'in. İkisi de berbat, görün diye koydum. Ama albüme hakkını vereceğinize eminim. Bu albümü Kazakistan dolaylarından biraderimiz olan Skoer'e armağan ediyoruz; tam da biçok şeyi bırakmaya niyetlendiğimiz dönemde uzaktan da olsa gelen sesiyle bize umut verdiği için...

URIAH HEEP

Ken Hensley / Organ, Piyano, Gitar, Akustik Gitar & Vokal
Mick Box / Lead Gitar & Akustik Gitar
David Byron / Lead Vokal
Paul Newton / Bass Gitar
Ian Clarke / Davul

Konuk Müzisyenler:
Teddy Osei, Mack Tontoh & Loughty Amao from "Osibisa" - Vurmalılar "Look At Yourself"
Manfred Mann / Moog "July Morning"

LOOK AT YOURSELF

1. Look At Yourself (5:07)
2. I Wanna Be Free (3:59)
3. July Morning (10:36)
4. Tears In My Eyes (5:02)
5. Shadows Of Grief (8:40)
6. What Should Be Done (4:13)
7. Love Machine (3:37)

BONUS :
1. Look At Yourself (3:07) Edited Version
2. What's Within My Heart (5:23)

4 Nisan 2008 Cuma

Dorian Gray - Idahaho Transfer (1976)

Anlaşılacağı üzere isimlerini Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi adlı romanında alan grup, geç kalmış heavy progressive diyebileceğimiz tarza kaptırmışlar kendilerini. Geç kalmış diyorum çünkü 1976 yılında kaydetmişler albümü. Ama şaaneler. Dinlerken inceden bi bahar havası süzülüyor insanın içine. Hani her tarafından hippilik fışkıracakmış gibi hissediyorsun. Vokalinin bayan olmasından kaynaklı olsa gerek! Ha bi de bu elemanlar da Alman. Heavy Progressive dedik ama onla da bırakmamışlar albümü; arada psychedelic olup peşi sıra folk'a kayıyorlar, orada çok oyalanmayıp space rock ya da space folk diyebileceğimiz bi noktaya gelip adamı tribe sokuncaya kadar uğraşıyorlar. Öyle bi dolu ve enteresan alet de kullanmamışlar ama yapmışlar işte yapacaklarını. Gitarlara dikkat etmek lazım.

DORIAN GRAY

Claudia Schippel / Vokal
Filler Mueschenborn / Gitar, Vokal
Kurt Paetzold / Davul
Rüdiger Brune / Klavye
Herbert Jassmann / Bass

IDAHAHO TRANSFER

1. Idahaho Transfer (4:14)
2. Nighttime Is Colder Than Outside (5:21)
3. The Mole (6:56)
4. Extraordinary Exercises (0:56)
5. Quasimodo Shuffle (11:56)
i. Crusus ii. The Doombox
6. July, 13th (5:05)

18 Ocak 2008 Cuma

Little Bitch (2008)

Gentleoctopus Records kendinden mi yoksa çevresinden mi sıkıldığını bilmeyenlere gururla sunar: Little Bitch. Bazen kaybettiğimizde, bazen görmediğimizde bazense umursamadığımızda, var olan hayatımızın içinde var olmaktan sıkılıp yok olmayı tercih edişlerimize ithaf ettiğimiz bu albümde kişisel tarihlerimize unutulmaz damgalar vuran parçaları toplamış bulunmaktayız. Tepe tepe kullanın. Zaten yaptığımız başka da bişey yok.

Ruhuna güvenmeyenlere önerilmez. Uykusuzluk ve depresyona yol açabilir ama ikisi aynı anda olmaz, korkmayın. Sakın yanılgıya düşüp sevgilinizle birlikte dinlemeyin, işin b.ku çıkabilir. Kırmızı bi gece hayali aşırı strese ve terleyen ellere dönüşebilir. Hareket halindeyken dinlenilmesi de tarafımızdan önerilmemektedir. Beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Karın ağrısı, mide bulantısı, geçici görme veya duyma bozukluğuna yol açmaz. Sürekli ağlama ihtiyacı hissettirebilir. Kapaktaki kıza asılmak serbesttir, adresi müdiriyette saklıdır.

LITTLE BITCH

1 - Stairway To Heaven / Led Zeppelin (Bam bam'a saygıyla...)
2 - Soldier Of Fortune / Deep Purple (Cyphre'ın bebekliğine ithafen...)
3 - July Morning / Uriah Heep (Tuff Tuff The Puff'la birlikte geçen zamana ithafen...)
4 - Solitude / Black Sabbath (Kişisel öngörü...)
5 - Handy / Wishbone Ash (Junior'ı onca zaman taşıyan buz cadısına ithafen...)

15 Temmuz 2007 Pazar

Uriah Heep - Salisbury (1971)

İnsanın hayatını değiştirebilecek albümlerden biri. "Öyle şey olur mu canım" demeyin. Hakikaten oluyo. Bana oldu. Tanıdığım bikaç kişi daha var, onlara da oldu. Hatta bu albümü dinleyen ve hayatı değişen sadece bikaç kişi tanıyorum da diyebilirim. Gentleoctopus'u ya da nam-ı diğer Ian Nottingham'ı tanıyanlar (ki her iki isim de kendisi tarafından seçilmiştir, bi de kendisine gözleri ve iyi niyeti yüzünden "Kör Baykuş" diyenler de vardır) albümdeki 4. parçayı mutlaka mırıldanırken duymuşlardır. 6. parça Salisbury ise hem Nottingham hem biraderi Louise Cyphre hem de Tuf Tuf The Puff tarafından yıllardır sevilerek dinlenegelmiştir. Her üç eleman da 16 dakikalık bu şarkıya yeri geldiğinde ıslıkla yeri geldiğinde sesle eşlik edebilmektedirler.

URIAH HEEP

David Byron - Lead Vokal
Ken Hensley - Org, Piyano, Slide ve Akustik Gitar, Harpsichord, Vokal
Mick Box - Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Keith Baker - Vurmalılar
Paul Newton - Bass Gitar

SALISBURY

1. Bird Of Prey (4:05)
2. The Park (5:38)
3. Time To Live (4:02)
4. Lady In Black (4:33)
5. High Priestess (3:39)
6. Salisbury (16:02)

Bonus Tracks

7. Simon The Bullet Freak
8. High Priestess (Single Edit.)


q

12 Temmuz 2007 Perşembe

Weed (with Ken Hensley) - Weed 1971

Uriah Heep
grubundan Ken Hensley'in 1971'de tam da Uriah Heep'in Salisbury ve Look At Yourself albümleri arasında Alman Heavy Psychedelic Rock grubu "Virus"'ün elemanlarından bazıları ile birlikte Almanya'da kaydettiği albüm. Belli bir konsept üzerinde yoğunlaşan albümde Hensley tüm yeteneklerini sergilemekle birlikte vokal konusunda da ne derece yetkin olduğunu gösteriyor.


Hem albümle hem de grupla aynı adı taşıyan Weed sert bir yapıya, sağlam gitar oyunlarına sahip enstrümental bir parça. Lonely Ship ise favori listesine girebilecek bir ballad. Açılış parçası Sweet Morning Light'ı da unutmamak gerekir.

WEED (with KEN HENSLEY)

Ken Hensley - Vokal, Klavye, Gitar
Bernd Hohmann - Flüt
Werner Monka - Gitar
Reinhold Spiegelfeld - Bass
Rainer Schnelle - Klavye
Peet Becker - Davul

WEED

01. Sweet Morning Light (05:51)
02. Lonely Ship (03:16)
03. My Dream (06:36)
04. Slowin' Down (04:35)
05. Before I Die (03:47)
06. Weed (07:14)