11 Temmuz 2009 Cumartesi

Sweet Smoke - Just A Poke (1970)

Bir hafta önce Sweet Smoke'a ait olan yerli basım "Silly Sally" kırk-beşliğini görence kafamda bir şimşek çaktı...

Yaklaşık bir sene önce Chase'in "Chase" albümüne bir yorum gelmiş (ben o sıra izleyiciydim); fakat bahsi geçen Sweet Smoke benim tarafımdan ortada görülmemişti.

"HAYIR............................................. Sweet Smoke (yani tatlı sigara) ne yeni bir sigara markasıdır, nede haşhaş veya eroin içmeye bir davettir. Sweet Smoke, kişinin önce kulaklarına dolan, oradan beynine giden güçlü bir topluluktur.......................... Önce çıldırtıcı bir müzik düzeni taşıyan parça sizi azgın bir dalga gibi alıp oradan oraya vuracak sonrada sakinleşen bir denizle kumsalı okşıyacaksınız. ........Parçayı dinlerken enstrümanların kullanış düzenindeki maharete hayran kalacaksınız..................... Sweet Smoke (yani tatlı sigara) daki müzik tam günün müziği. Gençliğin bunalımlarını dağıtan... dinledikçe gergin vücutları yumuşatan... beyinlerdeki karamsarlığı yıkayan bir yeni akım rüzgarı bu... Gök gibi gürleyen ve sonra fısıldayan.................. .....Hayır, Sweet Smoke (yani tatlı sigara) ne yeni bir sigara markasıdır, nede haşhaş veya eroin içmeye bir davettir. .....Ne olduğunu mu merak ettiniz............ ÖYLEYSE DİNLEYİN............................"

Yazı hatalarına bile dokunmadan naklettiğim bu metin Renin Batıgün'ün kaleminden çıkma ve bahsi geçen Türkiye baskılı kırk-beşliğin arka kapağında yazıyor; lakin sizlerle bir an önce paylaşmanın heyecanı içerisinde olduğum uzunçaların arka kapağından esinlenildiği açık!

Albüme gerekli yorumun (müzikal yönden) yapıldığını düşündüğüm için yorumu yorumlamak istedim. Prodüktörler için bir avuç hippi ile uğraşmak zor olsa gerek ki; "Just A Poke"un "ot çeken kimse ve onun tribi" konulu plak kapağının gençler üzerindeki negatif etkisi arka kapaktaki yazıyla dengelenmeye çalışılmış. Bu sebepten ötürü ben plağın sadece bir yüzünü sevebildim!

Bu uzunçaları kırk-beşlik mantığıyla (her yüze bir şarkı gelecek şekilde) çıkardıkları için kendilerine saygı duyduğumu belirterek yine de yorumumu yapmış olayım.

SWEET SMOKE

Andrew Dershin / Bas
Jay Dorfman / Davul, Perküsyon
Andrew Dershin / Gitar, Vokal
Michael Paris / Tenor Sax, Alto Recorder, Vokal, Perküsyon
Steve Rosenstein / Gitar, Vokal

JUST A POKE

1 - Baby night (16:24)
2 - Silly Sally (16:22)

Il Balletto di Bronzo - Ys (1972)

İtalyanların progressive tarihi o kadar şöhretli olmasına karşın, progressive dinleyen kitleler her zaman bir sınırla yaklaşmışlardır. Çünkü İtalyanlar yaptığı işlerden, delilik sınırlarını zorlayarak dehaya ulaşmaya çalışırlar. İtalyanlar progressive tarihine çok önemli gruplar bırakmıştır. Le Orme, Premiata Forneria Marconi, Area , Banco del Mutuo Soccorso en ünlenmiş gruplarıdır.Bu grupların albümleri sanki kendinizi bir müzikal şölende hissettirir.Girişinden itibaren kendinizi bambaşka bir havaya sokarlar. Bu grupların albümlerinden seçmeler de verilecektir. Biraz daha bekleyin hepsi olacak.

İşte hem müzikal bir şölende hem de konsept bir albüm arayanlar için ise Il Balletto Di Bronzo’nun Ys albümü önerilir. Bu albüm Leone tarafından yazılmıştır. Ys adlı güzide albüm dört bölümden oluşur. Introduzione(Giriş), Primo Incontro (Birinci Karşılama), Secondo Incontro (İkinci Karşılama), Terzo Incontro (Üçüncü Karşılama) ve Epilogo (Sonuç). Atmosferik bir klavye ve vokalin girişiyle albüme başlayacaktır; bunu takip eden 38 dakika boyunca ritimler aşırı dozda yüksek, sanki bu aletleri bize verdiniz ama biz bunları parçalarız İtalyanız lan biz havasındadır.

Ys adı neden bu kadar garip demeyin. Yazarımız Leone bu isimde bir şehir tasarlayıp kafasında efsanevi bir öyküsel anlatımla sizlere bunu gösterecektir. Aslında albüm arkasında epey bir türü barındırmaktadır. Progressive rock, psychedelic rock ve avant-garde/free jazz gibi türlerden beslenmişlerdir. Bu albümün her şeyi grubun vokali ve klavyecisi Gianni Leone’nin dehasından çıkmıştır. Ama diğer grup elemanları da epey yüksek bir efor harcamış olmalılardır. Aslında albümde tam bir ahenk ve senkroniye örnek gösteremeyiz. Grup elemanları kanımca bu uyumsuzluğun yarattığı havadan ortaya çıkanları, işte yarattığımız efsanevi şehir böyle bir yer gibi göstermek istemişlerdir. Size söyleyebileceğim dipnot ise lütfen albümün sonuna dikkat edin.

IL BALLETTO DI BRONZO

Gianni Leone / Vokal, Klavye
Lino Ajello / Gitar
Vito Manzari / Bass
Giancarlo Stinga / Davul

YS

01 - Introduzione (15:11)
02 - Primo Incontro (3:27)
03 - Secondo Incontro (3:06)
04 - Terzo Incontro (4:33)
05 - Epilogo (11:30)

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Jenghiz Khan - Well Cut (1971)

Blog sakinleri yazın esrikliğine kapıldı diye düşünürken hiç beklenmedik bir şekilde karşılık gördü bu fikir. Ne hikmetse coşkuya kapıldık ve boş geçtiğimiz Haziran'ın intikamını alırmışçasına çok albüm incelemesi yapıldı. Bu güzel harekete katkı yapmasak ayıp olurdu. Ve işte Jenghiz Khan...

Blogda birçok ülkeden gruplara yer verirken atladıklarımız da oluyor şüphesiz. Bu hem gözden kaçırmayla/unutmayla alakalı hem de öncelik sıralamasıyla. Dönem içerisinde öne çıkan ülkelerden gruplar ve albümler daha çok yer buluyor. Belçika dönemin öne çıkan ülkelerinden biri değil şüphesiz. O nedenle de Jenghiz Khan'ı bu kadar zaman sonra koyuyor olmak da pek yanlış bir hareket olmasa gerek. Gerçi Belçika'dan öncelikli olarak konabilecek Aksak Maboul ve Irish Coffee gibi gruplar varken Jenghiz Khan'ı koymak da enteresan tabi.

Jenghiz Khan 4 kişiden oluşan bir Hard Rock / Heavy Progressive grubu. Bazı yönlerden farklı gruplarla benzeşseler de kendilerine özgü bir tarza sahip oldukları rahatlıkla söylenebilir. Özellikle ilk parçada geri vokalleri duyduğunuzda Ken Hensley bu gruba da mı sızmış diye düşünmeden edemiyorsunuz. Hensley'in Uriah Heep'ten bildiğimiz o çığlıklı ince sesleri Pain'in altını dolduruyor ama Hensley olmadan. Ayrıca aynı parçada vokalin parçaya girişi ile gerçekten ortada bir "acı" durum olduğu sonucuna varabiliyorsunuz ki bu vokalin sesindeki çatlamalar, kırılmalar ile alakalı.

Hard Working Man'deki davul ataklı giriş ile Mad Lover'daki klasik gitar girişi peşisıra gelen vokalle bütünleşip defalarca dinleyerek tadını çıkaracağınız parçaları ortaya koyuyor. Her iki parça da tekdüze sayılabilecek bir havada devam etse de Jenghiz Khan'ın tarzını ve kalitesini ortaya koyuyor. Grubun hem bass gitaristi hem de lead vokali olan Pierre Rapsat'ı kutlamak gerek. Son parça Trip to Paradise ise gerçekten bir yolculuğa çıkarıyor insanı. Folk'tan Jazz'a doğru uzanan bir arenada gidiş gelişler, iniş çıkışlar ile dolu bir yol izliyor. Hensleyvari geri vokaller burada da karşımıza dikiliyor ve Rapsat'ın vokaliyle farkında olunamayan bir düet havasına sokuyor parçayı. Parçanın ikinci yarısından sonraki bölümü enstrümanların birbiriyle oynaşması olarak adlandırılabilecek bir güzellikle devam ediyor.

JENGHIZ KHAN

Tim Brean / Klavye, Vokal
Big Frisma / Gitar, Vokal
Chris Tick / Davul, Vokal
Pierre Rapsat / Bass, Lead Vokal

WELL CUT

1 - Pain (7:46)
2 - Campus A (1:18)
3 - The Moderate (4:12)
4 - Campus B (1:32)
5 - The Lighter (5:15)
6 - Hard Working Man (4:41)
7 - Mad Lover (3:10)
8 - Trip To Paradise (10:12)

7 Temmuz 2009 Salı

Ramses - La Leyla (1976)

Öncelikle bu muhteşem blog'a ilk defa albüm eklemenin heyecanını yaşarken, "hangi albümü koymalıyım?" sorusu ile uzun süre bocaladığımı itiraf etmek istiyorum. Sonuç olarak Hannover'in güllerinden Ramses'in ilk albümü olan La Leyla’da karar kıldım.

Efendim Hannover'in ücra köşesinde doğan Langhorst biraderler bu leziz grubun beyni olup, çocuklukları boyunca mahallenin büyük abileri Eloy ve Jane dinleyerek büyüdüklerini tahmin ediyorum. Bu dinlemeler boyunca çağrışan beyinleri ilk albümün omuriliğini oluşturmuş ve evlerinin bir odasında şarkıların tamamına yakınını bestelemişler sonra diğer elemanları bulup progressive rock tarihinin en verimli yıllarından olan sevgili 1976 yılında La Leyla isimli albümü piyasaya çıkarmışlar.

Albüme kabaca bir bakacak olursak biraderlerin dümenindeki keyboard ve gitar tamamen domine ediyor albümü; davulun müziği idare edecek kadar çalması kabul edilebilir belki ancak vokal'in yetersizliği malesef bas bas bağırıyor.

Açılış parçası "Devil Inside" grubun karakterini en güzel anlatan parça sanırım; gitar ve keyboard şarkıyı alıp götürüyor hatta sonlara doğru synthesizer sazı tamamen eline alıp gitara yeter kes diyor.

La Leyla'ya gelince şarkıya olan saygımdan yeni bir paragraf açmalı dedim. Hammond var, bass var, davul var ama öyle bir gitar var ki tekme tokat giriyor şarkıya bir anda darma duman ediyor dinleyenleri. Tek gitarlı grupların yaşadığı sahne problemlerinden biri stüdyo kayıtlarında çift gitar kullanmalarıdır, bu şarkının girişinde çift gitar ile solo atılmış çok da iyi olmuş ancak bir konser versiyonlarını dinledim tam bir hayal kırıklığı...

Yumuşak bir soundu olan bu güzide grubun dinlenimi kolay bu albümünün diğer parçaları da oldukça melodik ve dinleyiciyi kasmayan yapıya sahip. "Someone Like You" isimli parçanın ortalarındaki bir melodinin buram buram Moody Blues tattığını tüm dinleyenlerin fark edeceğini düşünüyorum.

Özellikle Alman Prog. Rock'ını sevenlere bu albümü tavsiye ediyorum. Sadece La Leyla'nın yüzü gözü sebebiyle dinlenilmesi gerekir. Keyifli dinlemeler.

RAMSES

Norbert Langhorst / Gitar
Winfried Langhorst / Klavye, Vokal
Hans D. Klinkhammer / Bass
Herbert Natho / Vokal
Reinhard Schröter / Davul

LA LEYLA

01 - Devil Inside (4:45)
02 - La Leyla (7:25)
03 - Garden (5:03)
04 - War (6:25)
05 - Someone Like You (8:13)
06 - American Dream (5:00)

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Wolfgang Dauner - Et Cetera Live (1973)

Almanların en önemli müzisyenlerinden biridir Wolfgang Dauner. Usta bir fusion klavyecisi/piyanistidir. Sadece klavye ile kalmamış elektronik müziği de Fusion’ın içerisine usulca yerleştirmiş bir dehadır.

Birçok başarılı çalışması olan Dauner’in burada yayınlayacağım albümü kendisinin kurduğu “Et Cetera” grubu ile yaptığı 1973 Silmingen konseridir.

Grubu 1970 yılında kurmuş ve aynı yıl grup ile aynı adı taşıyan “Et Cetera” albümünü çıkarmışlar. Onu da kesinlikle dinlemenizi özellikle “Raga”yı şiddetle tavsiye ederim. 1975 yılında onu daha büyük üne kavuşturan “The United Jazz + Rock Orchestra (UJRE)”yı kurdu ve Stuttgart TV’de çocuklar için çalmaya başladı. Sonra bu grup ile turnelere çıktı. Denilene göre Coltrane, Debussy ve Ravel hayranıymış.

Elektronik müziğe olan ilgisini de düşünürseniz bu adamın çok yönlü bir üstad olduğunu kolayca anlayabilirsiniz.

Albüme gelince, Fusion ağırlıklı ilerleyen bir “Et Cetera” canlı performansı. Çok başarılı doğaçlamalar var, özellikle Dauner’in... Tabii geri kalan grup elemanlarının da hakkını vermek lazım... Kullanıldığı vakit keman, flüt ve gitar güzel işler çıkarmış. Jürgen Schmit’e dikkat… :) Biribirinden ayrılmayacak şarkılardan oluşan albümde deneyselliğe de yer vermişler. Hem de deneyselliğin dersini verir nitelikte. Yine de insan aradan birini seçer; benim favorim de “Twelve & Nine”... Gerçekten muhteşem...

Bu müziği seven, Wolfgang Dauner’in diğer çalışmalarını mutlaka dinlemelidir. Tabi başlangıç noktası olarak 1970 Et Cetera olabilir. Fazla söze gerek yok, bu muhteşem albümü mutlaka dinleyin derim. Okul niteliğinde... :)

Not: Aynı adı taşıyan bir Kanada’lı bir de Danimarka’lı “Et Cetera” grubu var, bunu onlarla karıştırmayın.

ET CETERA

Wolfgang Dauner / Klavye, Elektronik
Jürgen Schmit-Oehm / Keman, Flüt
Matthias Thurow / Bass
Lala Kovacev / Davul
Fred Graceful / Vurmalı

ET CETERA LIVE

01 - Twtelve and Nine (12:05)
02 - Introduction (10:34)
03 - Es Soll Ein Stück Von Willi Sein (9:45)
04 - Plumcake (10:05)
05 - G x 3 and Blues (22:00)
06 - The Love That cannot Speaks Its Name (16:40)
07 - Nemo's Dream (4:24)

5 Temmuz 2009 Pazar

Bubu - Anabelas (1978)

Bu blogtaki ilk yazımı yazmaktan çok mutluyum. Epey güzel albümleri sizlerle paylaşacağıma inanarak yazıma başlamak istiyorum. Şu sıcak yaz havasında güzel bir Güney Amerika esintisinin, bütün bu güzel müzik türüne gönül vermiş olanlara iyi geleceğini düşündüm. Gündüz epey yorulmuş bir şekilde sızlanırken, dolaptan çıkarılan Arjantin şarabı gibi sizi kendinize getirecek güzel bir albüm ile karşı karşıyasınız.

Bubu’nun "Anabelas" albümü ana hatlarıyla epey karmaşık gözükür. Fakat 1970’lerde çıkan Arjantin furyasındaki kardeşleriyle epey bir benzerlik göstermektedir. Anabelas konsept bir albüm havasındadır, bunun sebebi parçalarının adlarının destanlardan almasıdır. Yaptıkları müzik ile bu albüm King Crimson’ın ilk dönemleri, Anglagard ve Magma ile paralellik göstermektedir.

Bubu grubu epey geniş bir korodan oluşmaktadır. Dinlediğinizde sizlerin de fark edeceği gibi nereden hangi enstrümanın, hangi ritmin çıkacağı kestirilmemektedir. Geleneksel grup kurulumundan farklı olarak bünyelerinde keman, flüt, saksofon ve piyano bulunmaktadır. Bütün bunlara karşın beklenmedik bir şekilde ahenk ve kompozisyon kulaklarınızdan kaçmayacaktır.

Albüm kapağından da fark edileceği gibi bu kadar renk cümbüşünü bir arada tutmak epey zor olmalıdır. Bubu gerçek manası ile nasıl bu kadar güzel bir uyum sağladığını gösterecektir. Albümün gidişatından biraz bahsedecek olursak genellikle progressive albümlerde gözlenenden farklı bir gidişat bulunmaktadır. Çok canlı ve enstrümantal bir parça ile girişi yapmaktadır. Epey güzel bir ritm akışının beyninize doğru hücum ettiğinizi anladığınızda daha parçanın giriş kısmını yeni yemişsinizdir. Kendi uluslarından esintiler sağlamaya çalışan folk/progressive grupların tam aksine bambaşka destansal bir hava yaratmıştır. Anabelas sizi sıkmayacak ve hoş bir tını bırakarak arkasından bitecektir. Şimdiden iyi dinlemeler.

BUBU

Sergio Polizzi / Keman
Cecilia Tenconi / Flüt, Bas flüt
Win Fortsman / Saksafon
Petty Guelache / Vokal, Geri Vokal
Eduardo Rogatti / Gitar
Eduardo "Fleke" Folino / Bass
Eduardo "Polo" Corbella / Davul
Daniel Andreoli / Piyano

ANABELAS

01 - El Cortejo de un Día Amarillo (19:25)
02 - El Viaje de Anabelas (11:12)
03 - Sueños de Maniquí (9:16)

Asia Minor - Crossing The Line (1979)

Evet. Gentleoctopus haklı bence de. Albüm ekleme zamanımız çoktan geldi de geçiyor. Bu kadar yaymak olmaz dedim, Asia Minor’u eklemeye niyetlendim. Grubumuz Asia Minor 2 Türk 2 Fransız üyeden oluşuyor. 70lerin sonlarında 2 albüm yayınlamışlar. Grubun Türk üyelerinden Setrak Bakırel daha sonra Yılmaz Güney’in “Duvar” filminin müziklerini yapmış.

Sözünü ettiğimiz “Crossing the Line” ise grubun ilk albümü. 1979 tarihli albüm 1993 yılında tekrar yayınlanmış. Albümün oldukça atmosferik bir havada seyrettiği söylenebilir. İnsanı melankolik bir havaya sokuyor, az vokal çok enstrüman mantığı güdülmüş… Ki bence iyi de olmuş. Yalnız düşüncem o ki vokal pek güçlü değil. Sanki “normalde şarkı söylemem ama iş başa düştü n’aapalım” havası hissediliyor. Buna rağmen sıkılmadan dinlenebilecek sağlam bir albüm olduğunu söyleyebilirim.

Bu grubu tanımak benim için ilginç bir deneyim oldu. Daha önce duymadıysanız bir göz atın derim. Neyse ben sıramı savdım galiba şimdilik. Yüklenecek albümleri bekliyorum, tamam. 

ASIA MINOR

Eril Tekeli / Flüt, Gitar, Bass
Setrak Bakirel / Vokal, Gitar, Bass
Lionel Beltrami / Davul, Perküsyon
Nick Vicente / Klavye

CROSSING THE LINE

1 - Preface (4:18)
2 - Mahzun Gözler (8:13)
3 - Mystic Dance (1:45)
4 - Misfortune (4:30)
5 - Landscape (3:50)
6 - Vision (5:35)
7 - Without Stir (1:50)
8 - Hayal Dolu Günler İçin (4:38)
9 - Postface (2:00)

Pussy - Pussy Plays (1969)

Heyecanlandım şimdi bak yazarken; uzun zaman oldu yazmayalı. Malum; bir final dönemi, bir mezunolamiyet töreni, bir taşınma, bir yerleşme dönemi atlattım. Bir de yaz aylarındaki rahavet benim de üzerime çöreklenmiş durumda bu aralar.Yonçin'in ardından ben de kıçımı kaldırayım dedim ve bu albümü paylaşmayı daha fazla ertelememem gerektiğine kanaat getirekten... Ayy ne diyorum ben yahu...

Bu grubu dinlemeden önce merak ediyordum kedilerle ilgili Psychedelic bir şeyler bulabilir miyim diye, sonra günün birinde bir yerlerde bir şekilde karşıma çıktı bu kırmızı kedicikli albüm. :) Eee ben de durur muyum hemen buldum indirdim. Çok da iyi etmişim çünkü 1969 yılında kaydedilen bu albümün ilk parçasının açılışını bir kedi yapıyor o şirin miyavlamasıyla (Söz konusu kediler olunca tarafsız olamıyor ve hemen şirin tatlı minnoş toparlacık v.b sıfatları bol keseden kullanıyorum izniniz haricinde).

Albümü dinlemeye başladığımda hiç bir bilgim yoktu müzisyenler hakkında ama ilk göze çarpan özellikleri sanırım ingiliz oluşları (Çok belli ediyolar). Hala grup elemanları hakkında bilgim yok. Araştırdığım bir kaç sitede grup elemanlarının kimliklerini açıklamadıkları yazıyordu; enteresan doğrusu...

Açıkçası kedi seslerinde takıldım kaldım ben; düşünsenize 1969 yılında yapılmış albüm ve orjinal kedi miyavlamasını kaydetmişler. Yani bundan 30 sene önce yaşamış olan bir kedi!!! Şimdi ne yapıyordur acaba o kedi? Sanırım ölmüştür :( Ya da düşünsenize belki o kedinin yavruları hala yaşıyordur grand grand children'ı olmuştur bizim kedinin (Kedi hemen ''bizim'' oldu; sahiplenme ihtiyacından değil de tüm kedileri kendime yakın gördüğümden sanırım bu bizim kedi lafı). Neyse...

Ben bu albümü bütünü itibariyle çok sevdim. İlk parça olan “Come Back June” parçanın isminden midir nedir bilinmez, bi kilitlenme hissi uyandırıyor bende. “Tragedy in F Minor” ise yine adından anlaşılacağı üzere biraz tribe sokuyor. Aslında şu parça böyle, şu şöyle diye yazmayı beceremiyorum hem de yüreğim dayanmıyor yazmaya bu sıcakta.

Son bir şey daha: Bu albüm bütün kelebeklere ithaf olunmuştur:) Hepinizi gerçekten de çok seviyorum Ya... Valla...

PUSSY

Dek Boyce - Vokal
Jez Turner - Bass
Peter Whiteman - Klavye, Mellotron
Steve Townsend - Davul
Barry Clark - Gitar
Gary Peters - Gitar

PUSSY PLAYS

1 - Come Back June (3:59)
2 - All Of My Life (4:08)
3 - We Built The Sun (5:00)
4 - Comets (4:16)
5 - Tragedy In F Minor (5:02)
6 - The Open Ground (3:35)
7 - Everybody's Song (4:20)
8 - G.E.A.B. (5:28)

3 Temmuz 2009 Cuma

Grobschnitt / Solar Music - Live (1978)

Bu blog’da bir şeyin eksikliğini hep duymama rağmen bu eksikliğin ne olduğu kafama anca bu gün dank etti. Solar Music-Live lan işte bu. Eminim blog'a yolu düşen düşmeyen herkesin zulasında bu Live’ın bir veya birden çok versiyonu (The History of Solar Music) mevcuttur. “Eee mevcutsa neden ekliyosun be adam?” diyen olursa, cevabım; “Bilmiyorum”.

Kim bilir belki de bu Live'ı ıskalayan bir kaç progsever varsa düşüncesidir ha. Evet evet öyle olsun, bu muhteşem Live kazara es geçen progseverlere gelsin.

Müzik eleştirmenlerine göre (ve eminim biz dinleyiciler olarak da) tüm zamanların en iyi perfonmanslarından biri olarak gösterilen “Solar Music-Live” Grobschnitt'in 1974 çıkışlı Ballermann albümünün ikinci yarısında bulunan stüdyo kaydının canlı performans hali.

1978 çıkışlı bu konser kaydı toplamda 53 dakikayı buluyor. Üzerinde önceden çalışılmış olsa da sahne içinde yaratılan müthiş doğaçlamalar ve melodisel yapı dinleyiciye kafayı sıyırtacak cinsten. Bu Live ile yaratıcılığın doruk noktasında duran Grobschnitt, “Solar Music-Live” ile o kadar anıldı ki, isimlerinin dünya çapında anılması bu albüme borçlu belki de.

Konser boyunca solo atmaya programlı bir gitarcı düşünün, dinleyiciyi transa sokmaya kararlı, vuruşları-zamanlaması mükemmel bir de baterist (üstelik grubun kurucusu ve lideri) sık sık birbirleriyle şahane düetlere giren gitarlar, arka planda kalsa da konser genelinde synth-klavye dokunuşları, çığlıklar, nefis ses efektleri, ruhunuzu sarsacak ani patlamalar daha ne diyeyim. Güneş müziği, mükemmeli yakalamış yıllarca dinlenebilinecek ender bir örnek.

Ayrıca şu, bu favori parçadır diye de birşey söz konusu değildir bu albümde. Bütününü atarsınız Winamp'a, varsa bi kaç bira birlikteliğinde koltuğunuza oturur, sesi kökler, uçuşa geçersiniz. Her ne kadar Symphonic Prog olarak geçse de Grobschnitt, bu Live Space Rock’tır çünkü.

DVD’sine değinmiyorum bile. Pink Floyd'un Pompeii’sine Almanlardan bir cevap olarak gösterildiği düşünülürse (kıyas olmasa da) sahne performanslarını, tiyatral şovlarını bi düşünün artık.

Ha bir de grubun lideri Eroc vardır ki, 75-79 çalışmaları kesinlikle es geçilmemelidir. Zaten 80'lerde Eroc gruptan ayrıldıktan sonra bikaç farklı çalışmaları daha olmuş ama eski başarılarını yakalayamamışlardır.(Zaten 80'lerde kim yakalamış ki, o da ayrı bi konu)

1998’de tekrardan basılan Live’da iki tane de bonus parça bulunmakta. Eksik albüm eklemişsin deyip kafamı ütülemeyin. :)) Son söz olarak da ne yapın edin bu canlı performansın DVD’sini bir yerlerden ele geçirin derim. Kendinize iyi bakın.

GROBSCHNITT

Stefan Danielak / Gitar, Vokal
Joachim H. Ehrig (Eroc) / Synthesizer, Davul, Vokal
Wolfgang Jäger / Bass
Volker Kahrs / Klavye, Vokal
Gerd Kühn / Gitar, Vokal

SOLAR MUSIC - LIVE

01 - Solar Music I (4:38)
02 - Food Sicore (3:52)
03 - Solar Music II (6:03)
04 - Mühlheim Special (10:43)
05 - Otto Pankrock (6:26)
06 - Golden Mist (10:56)
07 - Solar Music III (12:26)

29 Mayıs 2009 Cuma

Granada - España, año 75 (1976)

Şu konuya girme işi ne zor birşey ya, bir girilebilse arkası gelecek muhtemelen ama... Makedonların medar-ı iftahar'ı Leb i Sol'u görünce, ben de uzun süredir eklemek isteyip de ekleyemediğim (hatta unuttuğum) İspanyolların medar-ı iftahar'ı Granada'yı ekleyeyim bari dedim. Hem blog hareketlenmiş olsun biraz.

“España, año75” Granada’nın 1976 tarihli ikinci albümü. Toplam üç albüm, bir single olmasına rağmen ikinci albümde karar kılmamın sebebi sanırım, dört bölümden oluşan "El Color que Pasamos este Verano" adlı parçanın giriş kısmındaki melodinin bana çok tanıdık gelip ama bir türlü çıkartamayıp kendime sinir olmam. Bir filmden mi duydum yoksa bizden bir türk grubun bir çalışması mı? Hatırlayan olursa yorum kısmına yazsın lütfen. :))

Albümün tamamı enstrümantal. Synth, mellotron'ın ve diğer klavyelileri yoğun olarak kullanan gurup(Carlos Carcamo) bu albümde konuk müzisyen Jorge Pardo'nun soprano saksafonuyla ayrı bir fusion tat katmış albüme. Parça arası geçişler deyim yerindeyse su gibi akıyor diyebiliriz. Civa gibi bir yerde durmayan sürekli devinim hissi veren neşeli, tahrik edici ilerlerken bir anda karanlık bir atmosfer hemen ardından duygusal notaların akıvermesi enstrümanlardan... Tarif etmesi zor. Ne kadar sıradışı bir grup olduğunu ancak dinleyince anlayacaksınız Granada’nın. Ülkelerine has flamenko ezgilerini de unutmamak gerekir ayrıca. Zaman zaman başka sanatçılardan etkilenme hissi yaratsa da, kesinlikle bir tarzları olan kompozisyon ve entrüman hâkimiyetleriyle bünyenizi tarumar edecek bir grup Granada. Diğer iki albümü de es geçmemeli ayrıca. Konsept olarak az farklılık gösterse de año 75’den aşağı kalır yanları yoktur.

Sabahı da yaptık gene iyi mi?.. Gidip sıcak bi kıymalı börek almalı. :))

GRANADA

Juan Bona / Davul
Carlos Carcamo / Klavye, Synth, Mellotron, Keman, Mandolin
Antonio Garcia / Bass
Javier Monforte / Gitar
Jorge Pardo / Soprano saksafon

ESPAÑA, AÑO 75

01 - Elcalor que Pasamos este Verano
        a)Pordonde Andamos
        b)Todo Hubiera sido tan Bueno
        c)La Autentica Cancion del Verano
        d)No me Digas Bueno, vale
02 - Setiembre
03 - Noviembre Florido
04 - Ahora Vamos a ver que pasa

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Leb i Sol - Anthology (1996)

Geçen hafta işim gereği Makedon misafirlerim vardı. E tabi iş dışında kalan zamanda müziğe daldık. Benim muhtemelen bildiğim tek Makedon grup olan Leb i Sol’dan açıldı konu. Bread & Salt demekmiş. Bu arada çok sevdiğim Yugoslav ekolunden de baya bi konuştuk. Ama bugun Makedonların medar-ı iftaharı olan Leb i Sol’u anlatayım dedim.

Albüm yerine 2 cd’lik bir Anthology'nin daha iyi olacağını düşündüm. Tarz olarak fusion’a daha yakın dururlar. Ama yerel ezgileri sıkça rastlamaktasınız. Benim favorim olan “Jovanna Jovanke” eski bir yerel şarkı. Jovanna adında bir kıza yazılmış. Onların kültürlerinde de kız isteme âdeti varmış. Şarkı, ki enstrümantal, istemeye gittiği kızı alamayan bir adamın öyküsü.

Grubun bizde bir karşılığı var mı diye düşünürsem, Kurtalan Express ve Moğollar fusion yaparsa böyle olur diyebilirim. Müzik Stefanovski ve Arsovki etrafında dönüyo. Tabi klavyeyi unutmak haksızlık olur. Harika sololar bulacaksınız. Stefanovski ve Arsovski’nin solo albümlerini de dinledim gayet başarılı olduklarını söylemem lazım. Yine de favorim Stefanovski... Gerçekten mükemmel bir gitarist… Dinleyince anlayacaksınız. Genelde şarkıları kısa, ama yine de müzikal anlamda dolu bir grup. Özellikle ilk cd grubun 70'lerdeki 3 albümünü kapsıyor. Daha iyi olduğunu düşünüyorum. Gerçekten baya kaliteli bir grup Leb i Sol. Benim gibi çok keyif alacağınızdan eminim. Keyfini çıkarın...

LEB I SOL

Vlatko Stefanovski / Gitar
Bodan Arsovski / Bas Gitar
Nikola Kokan Dimuševski / Klavye
Garabet Tavitjan / Davul
Dragoljub Đuričić / Davul

ANTHOLOGY

DISC-1
01 - Aber dojde donke
02 - Devetka
03 - Kokoshka
04 - Nisam tvoj
05 - Damar
06 - Jovano, Jovanke
07 - Akupunktura
08 - Kako ti drago
09 - Talasna duzhina
10 - Dikijeva igra
11 - Uzvodno od tuge
12 - Marija
13 - Rebus
14 - Kumova slama
15 - Ruchni rad
16 - Skakavac
17 - Zhiva rana

DISC-2
01 - Nosim tvoj zhig
02 - Kalabalak
03 - Bistra voda
04 - L.A. Krdija
05 - Kontakt je skup
06 - Tako blizu
07 - Pretposlednji valcer
08 - Country
09 - Mamurni ljudi
10 - Kao kakao
11 - Cuvam noc od budnih
12 - Autoput
13 - Skopje
14 - Chekam kishu
15 - Chukni vo drvo
16 - Putujemo
17 - Uchi me majko, karaj me


1 Mayıs 2009 Cuma

Camel - Mirage (1974)

Blogda eksik olan şey bence bir Camel albümüdür deyip hemen işe koyulayım dedim. Camel, Canterbury ekolünden bir grup ancak aynı ekoldeki diğer gruplara kıyasla daha çok tanınan, biraz daha esnek ve kolay dinlenebilir bir müzik yapmakta.

Mirage grubun 1974 yılında çıkardığı ikinci albümü. Albüm kapakları sigara paketi gibi dursa da progseverleri her açıdan tatmin edecek bir albüm bence Mirage. Melodik açıdan oldukça zengin, yer yer depresif, yer yer enerjik yapıya sahip şarkılar içermekte. Şarkılarda uzun enstrümantal kısımlar bulunmakta fakat bunlar dinleyeni kesinlikle sıkmıyor. 12 küsür dakikalık Lady Fantasy, albümün en öne çıkan şarkısı, üzüyor, yıkıyor, güç veriyor, neşelendiriyor kısacası insan olduğunuzu hissediyorsunuz o 12 küsür dakika içinde. Supertwister da en az Lady Fantasy kadar etkileyici bir parça. Ayrıca neden bilmiyorum ama ben şarkılarda çok türkvari melodiler yakalayabiliyorum.

Kısacası kaliteli bir albüm diyebilirim gönül rahatlığıyla. Camel’ı sevmeniz için Camel içmeniz gerekmiyor.

CAMEL

Andrew Latimer / Gitar, Flüt, Vokal
Peter Bardens / Klavye
Doug Ferguson / Bass, Vokal
Andy Ward / Davul

MIRAGE

1 - Freefall (5:53)
2 - Supertwister (3:22)
3 - Nimrodel/The Procession/The White Rider (9:17)
4 - Earthrise (6:40)
5 - Lady Fantasy (12:45)

29 Nisan 2009 Çarşamba

Visokosnoe Leto - Prometei Prikovannii (1978)

Hep müziğe bildik ülkelerden baktık. İngiltere, Almanya, İtalya, İsveç… E birde madalyonun öbür tarafı var: 70’lerin çok fazla da uğramadığı, uğrasa bile bizlerin çok fazla bilmediği ama tüm bu müzik dünyasının dibinde olan ülkeler var.

İşte Rusya bunlardan birisi... Öyle bildik çok fazla grupları yok 70’lere ait. Bugün böyle bir ülkenin kabul edilen en iyi gruplarından birini paylaşmak istedim. Visokosmoe Leto… Adı bile enteresan.

Müziğe büyük bir yenilik getirdiklerini söylemek zor… Ama progressive müziğin, diğer birçok ülke kadar, uğramadığı bir ülkeden çıkmış olan yorum bu.

Gnosis’ten rus arkadaşıma bana bir grup tavsiye etmesini istemiştim. Bana “pek grup yok ama sen bunu seversin” diye tavsiye ettiği ilk grup işte bu. Beklediğimden daha iyi çıktığını söylemem lazım. Psychedelic motifleri ağır basan heavy/hard bir albüm. Zaman zaman vokal performansı sıkıcı olsa da bazen klavye ve gitardan güzel işler çıkmakta…60 dakika civarında inişli çıkışlı bir albüm. Gitarist Sitkovetsky 80lerde “Autograph”da çalmış bir adam. Grupta göze batan adamlardan biri.

Çok uzatmayayım, en iyisi demiyorum ama kendinize göre bir şeyler bulabileceğiniz güzel bir albüm bu. Kayıt kalitesi çok başarılı olmasa da 70'lere Rus bakış açısı…

VISIKOSNOE LETO

Alexander Sitkovetsky - Gitar, Vokal
Kris Kelmi - Klavye
Alexander Kutikov - Bass,Vokal
Valery Efremov - Davul

PROMETEI PRIKOVANNII

01 - Вступление
02 - Часть 1
03 - Часть 2
04 - Часть 3

22 Nisan 2009 Çarşamba

Dando Shaft - Lantaloon (1972)

Coventry'den çıkma İngiliz akustik folk grubu. Özellikle rock demedim. Çünkü kesinlikle elektriksiz müzik yapıyorlar. Akustik aletler, hareketli ve tempolu ritimler, özellikli alet kullanımı, şaane armoniler, alışılmadık melodiler, sade ve pürüzsüz vokaller... İşte Dando Shaft. Şüphesiz dönemin vazgeçilmezi içinde yer alıyorlar; progressive. İsim Don Calhoun adlı yazarın romanından alınma. Bazen melodi tekrara düşüyor ve sıkıcılaşmaya başlıyor gibi gelse de aslında belirli bir yapı içerisinde kendini devam ettirip dışarıdan bir şeyleri kendine katarak ilerliyor ve büyüyerek görkemli bir hale geliyor diyebiliriz. Tıpkı çizgi filmlerden hatırladığımız tepeden aşağı yuvarlanmaya başlayan kar tanesinin çığa dönüşmesi gibi yol alıyor Dando Shaft müziği. Bazen mandolin, bazen mandocello (bu alet nasıl bir şey bilmiyorum ama muhteşem etki bırakıyor insanda), bazen keman, bazense Polly Bolton vokalinin öne çıktığını ve bu çıkışların müziği bütünlemenin yanında bi tür meydan okumaya dönüştüğünü belirtmek gerekir.

İngiltere'den çıkan Fairport Convention, SpiroGyra, Steeleye Span gibi grupların aksine ön plana çıkamamış olan bir gruptur Dando Shaft. Bilen bilir sadece. Ama albümleri dinleyince ne kadar haksızlık edildiği ortadadır.

Albümde şu parça iyidir bu parça idare eder gibi bir ayrım yapamıyorum ben. Bütün parçalar hatta Grubun çıkardığı ilk 3 albümdeki bütün parçalar özen ve önem göstererek dinlenilmesi gereken nitelikte. Keyfini çıkarmak lazım...

O kadar yazı yazdım da asıl niyetim bunların hiçbirini yazmak değildi aslında :) Ben eşime methiye düzeyim niyetiyle başlamıştım ama konuyu saptırmışım iyiden iyiye. Gerçi albüm hakkında bilgi vermek konuyu saptırmak değil ama neyse niyet başkaydı özetle. Bi dolu engebeye takılsak, bi dolu derin suya batsak, bi dolu heyelanın altında kalsak da birlikteyiz işte. Uzun uzadıya sürecek bi hayalin peşindeyiz. Hayat boktan yanlarını sıklıkla gösterse de mutluluğu yakalamanın şevki içindeyiz. Seni çok seviyorum aşkım.

DANDO SHAFT

Martin Jenkins / Mandocello, Flüt, Vokal, Keman
Kevin Dempsey / Gitar, Vokal
Ted Kay / Vurmalılar
Roger Bullen / Bass
Dave Cooper / Gitar, Vokal
Polly Bolton / Vokal

LANTALOON

01 - Road Song
02 - Is It Me
03 - Down To You, Up To Me
04 - Melancholic Frevour
05 - It Was Good
06 - The Harp Lady I Bombed
07 - The Black Prince of Paradise
08 - When I'm Weary
09 - I Heard Somewhere
10 - Magnetic Begger

20 Nisan 2009 Pazartesi

Kahvas Jute - Wide Open (1971)

Bilenler bilmeyenlere anlatsın, bilmeyenler bilmediklerine hayıflansın... Efsanevi gruplardan biri değil şüphesiz. Ama Avustralya'dan çıkmış en iyilerden biridir Kahvas Jute. (O adaptör kılıklıları hiç ciddiye almadığımı belirtmeliyim, AC/DC'den bahsediyorum). Dedik ya şaane değildirler belki ama iyidirler. Progressive'e dokunup psychedelic'ten makas alan bi tarzları vardır. Ama genel olarak Cream - Blodwyn Pig arası bi blues anlayışı hakimdir. Yine de blues'a çok fazla yakınlaştıkları da söylenemez. Çıkan sonuç kendine has bi tarzları olduğu sanırım. Özellike Dennis Wilson ve Tim Gaze'in gitar hareketleri ile şenlenen parçalar yine Wilson'un ana vokali ve Daisley'in armoni vokalleriyle ilginç bir görünüm kazanır. 1970 ile 1974 yılları arasında Avustralya'da hüküm sürmüşler fakat dağılma mikrobu onlara da bulaşmış ve kaydettikleri tek albümle arşivimizdeki sevdiğimiz konuklardan biri olarak kalmışlardır.

Dağılmanın ardından Wilson, Chariot'a katılmıştır. 1974'den çok önceleri gruptan ayrılan Daisley ise önce Chicken Shack ve sonra da sırasıyla Widowmaker, Rainbow, Ozzy Osbourne, Uriah Heep gibi gruplarla birlikte çalışmıştır.

İlk çıkardıkları 45'likten Free ve Ascend ile Vikings, Steps of Time ve Parade of Fools benim favori parçalarımdır bu albümde.

KAHVAS JUTE

Dennis Wilson / Vokal, Gitar
Bob Daisley / Bass, Vokal
Tim Gaze / Gitar, Steel Gitar, Piyano, Vokal
Dannie Davidson / Davul

WIDE OPEN

01 - Free
02 - Odyssey
03 - Up There
04 - She’s So Hard to Shake
05 - Vikings
06 - Steps of Time
07 - Twenty Three
08 - Ascend
09 - Parade of Fools

Tortilla Flat - Für Ein ¾ Stündchen (1974)

Jamais, Soft Machine ile hem blog’a hem de Canterbury ekolüne şaane bi giriş yapınca bendenizin de Canterbury damarı kabarmış bulundu. Canterbury'den hatta İngiliz bile olmayan Almanlar tarafından Aachen'da kurulmuş olan enteresan gruplardan biridir Tortilla Flat. Adını John Steinbeck'in aynı adlı romanından (bizde Yukarı Mahalle ve Kenar Mahalle diye iki farklı isimle yayınlandı, bizdeki bu çeviri mantığını anlayabilmiş değilim hala) alınmadır. Fena halde piyano, flüt ve glockenspiel (bu aletin bizde bi karşılığı var mıdır acaba?) gibi aletlerin ağırlığında Jazz Rock semalarında dolaşan bi albümdür.

Focus ve Tomorrow's Gift ile benzeşirler. Ağır melodilerin ardından bir anda coşan ve kendini yineleyen sonra yeniden sükûnete dönen bi tarzları vardır. Kopar gidersiniz dinlerken bi anda, sonra gene dünyaya döndürür sizi. Bir anda her şey değişir ve karanlık atmosferi olan bi ortamda yapayalnız ve savunmasız gezinmekte olduğunuzun farkına varırsınız. Vokalden uzak yapısına rağmen ara ara sanki müziğin içinde vokal de varmış hissine kapılırsınız. Flüt kendini vokal yaparcasına öne attığı anlarda bunu daha iyi anlarsınız.

Bi de şöyle bi durum var… Albümün son iki parçası Facts ve Life 1970 yılında kaydedilmiş bi single'dan bonus olarak alınmadır. Lakin bu iki parçayı kaydeden Tortilla Flat bizim East of Eden diye bildiğimiz gruptur. Veya ben öyle sanıyorum. Yanılıyor olma ihtimaline karşılık bu iki bonus'u da çıkarmadık tabi, bıraktık. Zaten konumuz olan Tortilla Flat'in tarzıyla hiç alakası olmayan bi tarzdalar. Ooff off, uykusuzum bikaç gündür... Ne dediğimi ben de bilmiyorum. İdare edicez artık...

TORTILLA FLAT

Hans Friedmann Bosten / Davul, Glockenspiel
Hermann Josef Bosten / Flüt, Gitar
Franz Brandt / Klavye
Manfred Herten / Gitar
Albert Schippers / Vurmalılar, Conga
Heribert Schippers / Bass

FUR EIN ¾ STUNDCHEN

01 - Tortilla Flat
02 - Temperamente
03 - Fatimorgani
04 - Rumpeletlischen
05 - Leere, Chaos, Schöpfung
06 - Obit Anus, Abit Onus
07 - Möhre

14 Nisan 2009 Salı

The Soft Machine - Soft Machine (1968)

Evet... Baharın gelişiyle birlikte artık kıçımı kaldırıp bir şeyler yapma vaktinin geldiğini anladım ve bir albüm tanıtımı yapmaya karar verdim. Aklım karışık, ilk yazının verdiği ne yapacağını bilememe durumu beni esir almış durumda, üstelik size Soft Machine gibi önemli bir gruptan bahsetmeliyim.

Grup, adını Beat Kuşağının en baba yazarlarından olan William Burroughs'un Soft Machine adlı romanından almış. Canterbury Scene akımı denince akla gelen ilk gruplardan biridir Soft Machine. Kişisel kanaatim akla zarar denebilecek bir müzik icra ediyolar. Albüm hakkında konuşacak olursak genel anlamda jazz etkilerinin (doğal olarak) çokça hissedilmesinin yanı sıra albümün psikedelik tarafının da çok kuvvetli olduğunu belirtmeliyim. Benim gibi üşengeç bir insanda bile durup dururken bir enerji patlaması yaratabiliyor. Özellikle “So Boot If At All” şarkısı bende kendini duvardan duvara vurma hissi uyandırıyor(ama bence bu iyi bir şey tabii). Bunun yanı sıra “A Certain Kind” gibi insanı asude yerlere sürükleyen, darmadağın eden bir şaheser de barındırıyor bu albüm. Dikkat çekilebilecek başka bir nokta ise grubun davulcusu Robert Wyatt'ın alışılmadık bir şekilde albümdeki vokalleri bizzat yapmış olması. Grubun kurucu üyelerinden olan Wyatt, başarılı bir solo kariyere sahip olmakla birlikte envai tarakta bezi olan da bir şahsiyet aynı zamanda.

Deneysel materyallerden hoşlanıyorsanız mutlaka dinlemelisiniz. Bence başından sonuna kadar sıkılmadan dinlenebilecek, "aman canım bu şarkıyı da geçiim direk şunu dinleyim" gibi cümleler kurmaya fırsat bırakmayacak bir albüm. Siz Soft Machine'i dinleyedurun benim artık bir sigara içmem gerekiyor...


THE SOFT MACHINE

Kevin Ayers / Bass, Vokal
Brian Hopper / Saksofon
Hugh Hopper / Bass
Mike Ratledge / Piyano, Org
Tom Wilson / Vurmalılar
Robert Wyatt / Davul, Vokal

SOFT MACHINE

01 - Hope For Happiness (4:22)
02 - Joy Of A Toy (2:26)
03 - Hope For Happiness (Reprise) (1:31)
04 - Why Am I So Short? (2:33)
05 - So Boot If At All (2:33)
06 - A Certain Kind (4:06)
07 - Save Yourself (2:26)
08 - Priscilla (1:05)
09 - Lullabye Letter (4:26)
10 - We Did It Again (3:40)
11 - Plus Belle Qu'une Poubelle (1:05)
12 - Why Are We Sleeping? (5:26)
13 - Box 25/4 Lid (0:48)

9 Nisan 2009 Perşembe

Red Noise / Sarcelles - Lochéres (1971)

Bazı gruplar vardır dinlediğinizde öyle bir izlenim verirler ki sanırsınız bu adamların müzik yapmak gibi bir gayeleri yok. Can sıkıntılarını dağıtmak, hoşça vakit geçirmek, kafalarına göre takılmak amaçları. Saçma sapalığı müzik literatürüne bile sokarlar hatta. Free jazz - rock diye adlandırabileceğimiz bu albümde adamlar doğaçlama yeteneklerini kullanıp müthiş parçalara imzalarını atmışlar. Örneklemek gerekirse; Frank Zappa, Xhol, Ennexus Quam karışımı diyebiliriz albüm için. Hatta esinlenmişler desek daha da doğru olur belki de.

İlkokul günlerimde 23 Nisan’da bando için istekli öğrenciler ararlardı öğretmenler. Hepimize borazan verirler çalın bakalım derlerdi. Manyak sesler çıkardı o zaman datt dütttt diye. Ben ses bile çıkartamazdım ne yazık ki nefesim yetmezdi. Bi süre sonra da biraz alışınca, bi melodi tutturup beceriksizce aynı şeyi çalar dururduk, yani dururlardı. Bunları niye anlatıyon derseniz, bu albümü dinlerken o günleriniz aklınıza gelecek sizlerin de ondan.

Albüm kısacık kozmik tuvalet isimli parçayla başlıyor sifon çiş sesleri falan, sonra da adam ellerinizi yıkamayı unutmayınız diyor, kafaları çekmiş sarhoş adamların şarkı söylemelerine benzer komik bir şekilde devam ediyor. Adamlar takmışlar tuvalete dalgalarını geçmişler o bi kesin. Galactic Sever Song adlı parçaya geldiğinizde ise vay diyorsunuz adamlar enstrüman kullanmayı biliyorlarmış meğer. :) (Anlayabildiğim kadarıyla sözler için aynı şeyi söyleyemesem de) Final 18:56 dakikalık parçada ipler kopuyor zaten, hep birlikte uçuşa geçiyoruz. Umaguma vari bi atmosferde saksafon ve orgların uçuştuğu başka bir dünyada buluveriyoruz kendimizi.

70'li yıllar Fransa’sı öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu bir zaman olduğundan grup müzikal ve politik görüşte anlaşmazlığa düşüp dağılmış. Ayrıca grubun kurucusu gitarist ve vokal Patrick Vian'ın Buruits et Temps Analogues adında 1976 tarihli bir çalışması var. Ek olarak (68-70) arası grupta yer alan saksafoncu Francis Lemmonnier'in Komınter adlı grubu vardır. 1971 tarihli tek albümü fevkaladedir bilginize...

Kısacası nefis bir jazz-rock albümle karşı karşıyayız. Keyfini çıkarın. Bir kaç sefer dinlemeden de, acele karar vermeyin.

RED NOISE

Patrick Vian / Gitar, Vokal
Jean-Klaude Cenci / Saksafon, Flüt, Vokal
Daniel Geoffroy / Bass, Vokal
Philip Barry / Davul, Gitar, Vokal

SARCELLES - LOCHERES

01 - Cosmic, Toilet Ditty
02 - Caka Slow - Vertebrate Twist
03 - Obsession Sexuelle No. 1
04 - Galactic Sewer Song
05 - Obsession Sexuelle No. 2
06 - Red Noise Live au Cafe des Sports
07 - Existential-Import of the Screw-Driver Eternity Twist
08 - 20 Mirror Mozarts Composing on Tea Bag and ½ Cup Bra
09 - Red Noise en Direct du Buffet de la Gare 2nd Partie
10 - A la Memoire du Rockeur Inconnu
11 - Petit Precis D'instruction Civique
12 - Sarcelles C'est L'avenir

8 Nisan 2009 Çarşamba

Alain Goraguer - La Planète Sauvage (1973)

Öff ya bıktım bu tembelliğimden valla yaa. Sözde bir aydır bir şeyler ekleyecem blog'a. Bi şunu ekleyeyim diyorum bi bakıyorum fikir değişmiş başka bi albüme karar kılmışım. Haliyle tembellikten onu da erteleyince başka bi albüm geliyor akla, bu böyle bir şey yapmadan geçiyor. Geçen gün TV’de Zeki Alaysa - Metin Akpınar filmlerinden “Nerden Çıktı Bu Velet” vardı, havaalanı sahnesinde çalan fon müziği duyunca hah dedim boşver diğerlerini bunu ekleyeyim. Çıkardım HD’den bir haftadır sarkıyor yine. Yok abi adam olmaz benden alamadim da zati :)

Neyse albümümüz, film'in yönetmenliğini Fransız animasyoncu Rene Laloux yaptığı film ve albümün de aynı adı taşıdığı La Planete Sauvage (Fantastik Gezegen). Film, dev yaratıklar ile küçük insanlar arasındaki mücadeleyi anlatıyor.1973 yapımı film animasyon dalında döneminin en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor, tabi bunda filmin müziklerinin yeri tartışılmaz. Alain Goraguer'in çeşitli sanatçılarla da çalışmaları olmuş bir başka film müziği albümü de Go-Go-Goraguer. Albüm için aslında birkaç melodik yapının farklı versiyonlarından oluşuyor diyebiliriz. Birbirini tamamlayan 25 kısa parçadan oluşan albüm, saykodelik teknikleri zorlayan hatta rahatsız edici, şiirsel, kozmik bir başyapıt. Beğeneceğinize eminim ama rahatsız olmayacağınızı garanti edemem.

LA PLANETE SAUVAGE


1 - Déshominisation II (00:56)
2 - Déshominisation I (03:50)
3 - Générique (00:44)
4 - Bracelet (01:27)
5 - Ten et Tiwa (01:46)
6 - Maquillage de Tiwa (01:17)
7 - Course de Ten (00:53)
8 - Ten et Médor (01:47)
9 - Ten et Tiwa Dorment (01:49)
10 - Ten Est Assomé (00:45)
11 - Abite (00:52)
12 - Conseil des Draags (00:56)
13 - Hommes - La Grande Co-Existence (01:15)
14 - Femme (2:12)
15 - Mira et Ten (00:44)
16 - Mort de Draag (00:52)
17 - L'oiseau (02:28)
18 - La cité des Hommes Libres (00:51)
19 - Attaque des Robots (02:05)
20 - Longue Marche (02:16)
21 - Fusées (02:20)
22 - Générique (02:07)
23 - Strip Tease (02:24)
24 - Méditation des Enfants (01:33)
25 - Vieille Meurt (00:46)

Motiffe - Motiffe (1971)

Hakkında neredeyse hiç bilgiye sahip olmadığımız gruplardan biridir Motiffe. 1971 yılında çıkmış olan tek albümü dışında başka bir kayıtlarına da rastlamadım ben. Bilen, duyan, gören varsa bilgilendirsin bizi de ekleyelim eksik kalan bilgileri bloga. İngiltere çıkışlı oldukları ve 1971'e tarihlendikleri dışında söyleyebileceklerimizin hepsi albüm üzerine atıp tutmalardan ibaret olacaktır. Öncelikle uzun hatta upuzun parçalardan oluşuyor albüm. Ya parçayı nasıl bitireceklerine karar veremeyip uzattıkça uzatmışlar ya da ulen dur işte keyif alıyoruz devam edelim mantığı gütmüşler ki ben ikincinin daha uygun olduğunu düşünüyorum. King Crimson, Colesseum gibi grupların tarzına yakın olmakla birlikte parçalarda yer alan flüt ile sıklıkla Focus ve Jethro Tull kuşağına da giriyorlar. Arada psychedelic'e kaysalar da genel olarak progressive rock semalarında gezinmekteler. Hiç alakaları olmamalarına rağmen Budgie ile benzer bi tarafları var; bu elemanlar da Budgie'dekiler gibi ticari düşünen her müzisyenin yaptığını yapmayıp kısaltsalar 8-10 parçaya yetecek kadar melodiyi ve materyali tek parçada kullanıyorlar ve de alkışı hak ediyorlar.

Life Reciprocal ve Mind & Body benim favorilerim. Albümü dinleyenlerden de yorum kısmına bi şeyler yazmalarını rica ederiz. Görmediğimiz, kaçırdığımız noktalar varsa bilelim, öğrenelim... Grup elemanları ile ilgili bilgim yok hiç o nedenle ekleyemiyorum. Ama albümde gitar, bas, davul, klavye dışında flüt, saksofon gibi aletlerin de kullanıldığını söyleyebiliriz. İyi dinlemeler...

MOTIFFE

Mick Avery / Piyano
Quentin Bryar / Saksofon
John Grimaldi / Gitar
Mark Pasterfield / Davul, Vurmalılar
Ian Wilson / Vokal, Flüt

MOTIFFE

01 - Grotesque Piece (5:15)
02 - Analogy (6:17)
03 - Life Reciprocal (10:32)
04 - To George (8:26)
05 - Mind & Body (15:36)

26 Mart 2009 Perşembe

Daily Flash - I Flash Daily (1966-1968)

Bi dolu proje var, o var bu var derken baktım ki blogu sallamışız. Kendi adıma sallamışım demek daha doğru… Kvartetten, Lolipop Yonçin ve Kozmik Kedi boş durmamış, iyi de olmuş. Gelelim Daily Flash'e... Enteresan bi gruptur. Öyle ahım şahım bişey beklemek doğru değildir belki ama albüm yapmadan tarihe geçenlerdendir bu elemanlar da. 1965 yılında kurulmuşlar ve özelllikle 1966-1968 yılları arasında kayıtlar yapmışlar. Bu albüm o kayıtların 1985 yılında ancak yayınlanabilmiş toplamasıdır. Psychedelic Folk Rock tarzlarını en iyi anlatan kelime dizimidir. Grupta başı çeken eleman Douglas Hastings adındaki gitarist abimizdir. Hastings aynı zamanda çok iyi bildiğimiz Buffalo Springfield ve Rhinoceros gruplarında da yer alarak kariyerine önemli noktalar eklemiştir.

Ben bugün yazma konusunda nedense tutuk olduğumu hissediyorum. Havadan mıdır sudan mıdır bilmiyorum. İşin kötüsü fena halde albüm tanıtımı ekleyesim var. Hatta kafamda Motiffe, Drum Circus, Grapefruit, Hook, Lucifer's Friend ile ilgili tanıtımlar dolaşıyor. Ama bu dil ve anlatı becerisinden yoksun halle yazmanın da pek bi manası olmasa gerek.

Albümde benim favorilerim Canteloupe Island, When I Was a Cowboy ve sırf isminden dolayı The French Girl. :) Ha unutmadan... Şu aralar OctoRadio'da en sık çalınan gruplardan biridir.


DAILY FLASH

Douglas Hastings / Gitar
Steve Lalor / Gitar, Vokal
Don MacAllister / Bass, Mandolin, Vokal
Craig Tarwater / Gitar
Tony Dey / Davul
Rick Dey / Gitar, Vokal
Barry Curtis / Vokal, Gitar
Don Wilhelm / Bass, Vokal
Steve Peterson / Vurmalılar, Mandolin
Jon Keliehor / Davul

I DAILY FLASH

01 - Queen Jane Approximately
02 - Violets of Dawn
03 - Green Rocky Road
04 - Barbara Flowers
05 - The Girl From North Alberta
06 - The French Girl
07 - Grizzly Bear
08 - When I Was A Cowboy
09 - Canteloupe Island
10 - Jack of Diamonds
11 - Queen Jane Approximately (Live Version)